29 Şubat 2008 Cuma

Bu rektörler kim oluyor?


İslam dinine savaş açanların gerçek kimliklerini ve dinlerini de bu millete açıklamak zorundadırlar
Aksi halde bizi gereğinden fazla rahatsız etmeye başladı
İsimleri ve soy isimlerini Türkçe olması,Türkiye de doğup büyümeleri ve Türk akademisyeni unvanı taşımaları haricinde hiçbir davranışları ve söylemleri Türk milletinin tarihi inançları ve değerleri ile bağdaşmayan bu sözde bilim adamı olan Rektörlerin Baş örtüsüne olan düşmanlıkları nerden geliyor?
Papağan gibi laiklik kusmuğundan başka ortaya koydukları insani ve bilimsel hiçbir özelliği olamayan bu yaratıklar yüzde doksanı Müslüman olan ve yüzde seksenin isteği ve arzusu ile anayasadaki değişimle baş örtüsünü serbest bırakan millete karşı tavırları nedir? Bunlar nereye bağlı? Kimden emir alıyorlar? Ülkede kaosa ve hatta halkı ayaklandırmaya kadar gidecek olan bu davranışlarının anlamı nedir?
İslam bunları neden rahatsız ediyor. Bu kinlerinin arkasında yatan gerçekler nedir.Bunların devletin ilgili birimlerince takibe alınmalıdır. Azınlıkların ülkeye hakim olması yeteri kadar rahatsız ediyor zaten. Eğer bir gün bu halk ayaklanırsa bu rektörler nereye kaçacaklar? Hangi ülkeden nemalanıyorlar. Bu görüntü bu rektörlerin pravakatör olduklarının en açık delildir. Milletin dini ve inançlarına savaş açan bu rektörleri yasal yolardan durduramazlarsa bir gün başka yasalar devreye girmeye başlar .Bunun faturasını ödeyecek bir kuvvet daha icat edilmedi.
Milletin inançları ile savaş açanlardan hesap sorulmalıdır Bunlar bu üniversitelerden derhal uzaklaştırmalıdı. Sadece üniversitede değil Milli eğitimde de kesinlikle görev verilmemelidir. Eğer kendi zihniyetlerinden kaç kişi olduklarını öğrenmek istiyorlarsa parti kursunlar görelim.
Aksi halde şerefsizliğin alemi yok.

28 Şubat 2008 Perşembe

Sana geliyorum Rab' bim




... Ama artık anladım. Anladım ki Aşk, ya Allah’tan hareketle hayatı ve hadiseleri yorumlamakmış, yada Hayat ve hadiselerden hareketle Hakikate ulaşmakmış. Tek Hakikat Sensin Rabbim ve sana giden tek hakiki yol ise Aşk’ tır. O zaman ben Aşk önünde diz çöküyorum. Beni cüce zannetsinler. Bu aşkla sana geliyorum “Rabbim.“
Anasız babasız kadınsız evlatsız mevkisiz makamsız sevapsız, kitapsız yazısız, dilsiz, elsiz, ayaksız sana geliyorum. Beni kabul et diyeceğim. Ama buradaki “ Ben” bile varlık iddiası olacağı korkusu ile sana Ben’ siz geliyorum. Çırılçıplak.

Sen Allah sın ben kulunum. Senden Başka İlah yoktur.

İçimdeki benliğe, benliğime telkin edilen tanrılığa, vesveselerle geçen yıllarım ve isyanlarımla, sırtımda bir günah yükü ile sana geliyorum.
Lanet olsun o Şeytana, lanet olsun içimi, kemiren o tanrılık iddialarına. Lanet olsun o bilgilere. Bilmek istemiyorum. Hiçbir şey bilmek istemiyorum. Sen Rabbim’ Sen! Artık senden başka bir şey bilmek istemiyorum.”
Allahu Ekber .

Kahrol dünya






Kahrol dünya! Şanınla şöhretinle, malınla mülkünle, paranla pulunla kahrol! Beni bana ver artık. Ben kapılarımı, dört adet zeytin tanesi, yarım bidon su, ve bir ekmek ile birlikte yüzüne kapatıyorum. Ben yarım asır koştum arkandan, ama sana yetişemedim. Bu doğru! Haydi göbeğinin altı atıyorsa bundan sonra da sen bana yetiş bakalım!

Bizim gibi adamlar inandıklarını hayata dayatmak için mücadele ederler. Hayat ben ve benim gibiler için yemek içmek ve çiftleşmek değildir. Çoğunluk ise kendilerine dayatılan hayatı yaşamak için çaba sarf ederler.

O zaman siz söyleyin .

Can! can olduktan sonra, Solucanda da can var onlarda da var.

Farkları ne?”

SİZ BENİM ŞEKLİME MANA VERMEYE ÇALIŞIRKEN
BEN SİZİN RUHUNUZUN PORTRESİNİ ÇİZİYORUM
Mehmet ALPEREN

Katiller


Yahudiler şerefsiz bir millettir

Bu gün yine Gazze şeridine helikopterlerle ve uçaklarla saldırdıkları haberi yüreğimi yaktı. Bebekler ve onlarca çocuk şehit oldular.
Müslüman Türk çocuğu şunu iyi bilmelidir. Bu şerefsiz milleti ve bunların dünya üzerindeki uzantıları olan Masonlar Türk milletinin de baş düşmanıdır.
Bunlarla dost olmak bunları hoş görmek Allaha savaş açmak demektir. Dünya kardeşliği safsatasını kim hangi makamda söylüyor olursa olsun biliniz ki dünya kardeş olsa Yahudiler bu kardeşliğin en büyük düşmanı olurlar. Çünkü bu şerefsiz kavim insanlık düşmanıdır. Peygamber düşmanıdır. Kendilerinden başka hiçbir milleti ve dinim varlığına tahammül edemeyen bu aşağılık kavim ırkçıdır.
Yahudilerle dost olmayınız.

Bunlar bilim adamımı film adamımı



ÜAK toplanmış.
Parlamentonun aldığı kararı tanımayan, daha doğrusu tanımamak için çırpınan çıkarcı guruplar bir araya geldiler. Üniversitelerde huzur kalmamış. İddiaları buna benzer şeyler. Üç beş zibidi genci ileri sürerek Müslüman insanların hassas noktalarına saldıran bu şaşkınlar güruhu herhalde literatüre bilim adamı olarak gireceklerini sanıyorlar. Hiç merak etmeyin bu yüzkarası topluluk tarihe ancak yüz karası olarak geçecektir.
Bunlar bunamaya başladılar. Aslında erken de değil. Hayatları boyunca bilim adına en küçük bir çalışmaları olmayan ve hırsızlıkla o makama gelen bu ÜAK katılanları
Aslında önlerine on tane eşek katsanız dokuzunu kaybedecek kadar kabiliyetsiz insanlar. O geriye kalan bir eşekte kendilerini eve getirir geri.

Mehmet Alperen den yakın tarihle ilgili bir roman


SON CİHANGİR ENVER PAŞA
İşte Bir Kumandan bu. Bir Başkumandan. Bir baskın müfrezesine karşı en önde ve atla. Kılıçla karşı çıkıyor. Hem de önünde ikbal servet mevki makam ve her türlü dünyevi kısmete rağmen. Ama o demişti ki;
Siz Şahadetten daha yüksek bir makam mı bilirsiniz? ”
O biliyordu ki burada artık olması gereken askerlik değildi. Burada askeri usul ile savaş olmazdı. Yolun sonu, son hamle ve beklenen sonu arayış olacaktı artık. Bu son ise, ölüm ve şahadet.Gözlerinin önünden Makedonya dağları, Çanakkale nin kanlı boğazı, Sarıkamış ta eksi kırk derece soğuk ve bıçak gibi keskin bir esinti.Medine ye ulaşan demir yoluna karşılık, Cennet mekan Abdulhamid hana hediye edeceği Türkistan a uzanacak bir demiryolu düşüncesi. Ve Almanların alçaklığı, dönekliği. Ağır bir sızı gibi sağ omuz başına oturdu.Sonra yine İstanbul boğazı. Burnunu dayayarak yağmuru seyrettiği camlı oda.Karın bölgesine ince bir acı bıraktı.Çamlıca dan seyrettiği kıvrılarak giden İstanbul boğazı ne kadarda sırlı ve derin Rabbim? Ne kadar da sırlı ?. Hemen yanında Naciye sultanın bir o kadar derin gözleri. Ne kadar da derin. Ne kadar. Orada sen varsın Rabbim! ve ağır bir sızı hissetti tam kalbinin üzerinde.Kalbinin üzerindeki sızı ile elini göğsüne attı. Annesi, evet annesinin verdiği kuran ı kerimi hatırladı. Elini son anda oraya attı. Şakağın da ince bir sızı daha hissetti. Rabbim ne kadar derin? Ne kadar derin? Sonra her zaman yaptığı gibi O derinliğe dalarak sadece gülümsedi. Yapayalnız bir gülümseme bu. Kan ve terden daha da esmerleşen yüzünde Bembeyaz dişlerini göstererek beyefendice gülümsedi. Son cihangir Enver Paşa Atından düştüğünün farkına bile varmadı.
Tamamı belgelere dayalı bu roman Ölüm yıl dönümü olan 24 Ağustos da kara kutu yayın evinden çıkacak

Müstahkem Mevkii Komutanlığı

“Saat şu anda 00, 30 Muavenet. Bana tam olarak durumunuzu bildirin.”
Muavenet;
“Rumeli Kıyı şeridindeyim. İçeri sızdım. Düşman bin metre kadar ileride. Çevremiz müttefik karakol gemileri ile dolu.”
Müstahkem mevkii komutanlığı
“Müstahkem mevkideki bataryalar ile ışıldaklar ve diğer bütün ilgili birlikler, yapılacak taarruzdan haberdar edilmiş durumda, Sizi bekliyoruz muavenet. Başka istediğin bir şey var mı?”
“Anadolu ışıldaklarına da haber edelim. Muavenet’in seyir hattını aydınlatmasınlar!”
“Anlaşıldı muavenet.”
“Saldırıdan sonra Muavenet’i izlemeleri ihtimali olan düşman muhriplerini karşılamak üzere, bataryaların hazır bulunmaları gerek”
Müstahkem mevkii komutanlığı;
“Bunu nasıl anlayacağız Muavenet?”
Muavenet;
“Dönüşte seyir fenerlerini yakacağız. Eğer izleniyorsak, baş tarafından Beyaz işaret fişekleri atacağız.”
Müstahkem mevkii komutanlığı;
“Anlaşıldı kaptan. Havuzlar mevkiinde demirli bir filika da kırmızı bir fener gösterecek onu takip edersiniz.”
Muavenet;
“Anlaşıldı.” Bu konuşmadan sonra yüzbaşı saldırı için son çalışmaları başlattı.
“Saat kaç oldu?”
“Saat 01.00 yüzbaşım.”
O sırada gözcü geldi;
“Pruvada, Eski hisarlık burnunda iki muharebe gemisi var.”
Ahmet yüzbaşı soğukkanlılığını bozmadan emir verdi;
“Torpido kovanları sancağa çevrilsin!”
“Yarım yol.”
“Hedefe çok az kaldı.”
“Bizi fark ettiler yüzbaşım, işaret veriyorlar.”
“Bu hedef gemi Goliath’ın olmalı.”
“Evet, o yüzbaşım pırıldakla parola soruyor.”
“Bu işarette aynen karşılık verin. Biraz daha yaklaşalım. İşimiz şansa bırakmayalım!”
“Fazla sokulmak tehlikeli olur yüzbaşım!”
“Evet ama bu tehlike onlar için olacak”
“Parola sormaya devam ediyor. Ateş açabilirler.”
“Karşılık verin!”
“Mesafe ne kadar!”
“Üç yüz metre kaldı yüzbaşım.”
“Saldırı için geri saymaya hazır olun!”
“Emredersiniz!”
“Bir numaralı Torpido Goliath'ın komuta köprüsüne, ikincisi baş baca altına ve üçüncüsü de kıç tarafına…”
“Torpidolar bildirilen noktalara kilitlendi.”
“Ateşleyin!”
Çok kısa bir süre içerinde gecenin karanlığını büyük patlamalar bozdu. Goliath üç ayrı noktasında yediği torpidolar ile bir anda zelzele oluyormuş gibi sarsıldı. O dev gibi çelik gövde kısa bir süre içerisinde denizin karanlık sularına gömülmeye başladı
“Vurduk! Vurduk! Hedefi vurduk batıyor!”
“Motorları tam yol. Geri dönüyoruz.”
Muavenet hızla geldiği yoldan geri döndü. Bu arada Müstahkem mevkii komutanlığına gerekli bilgiyi de ulaştırdı
Muavenet;
“Muavenet görevini başarılı bir şekilde tamamladı ve geri dönüyor.”
“Gazan mübarek olsun Muavenet patlamalar ve alevler buradan görülüyor”
Muavenet;
“Padişahım çok yaşa!”
Müstahkem mevkii komutanlığı;
“Padişahım çok yaşa. Enver Paşa Hazretlerine hemen rapor geçiyoruz”

Müttefik donanmanın en büyük harp gücüne sahip olan Goliath’ın batırılması donanma üzerinde şok etlisi yapmıştı. Ancak bu şok sadece donanma ve kara harekâtını birlikte yürüten General Hamilton’da değil İngiltere’de de büyük etki yapmıştı.
General Hamilton haberi aldığında kısa bir an dondu kaldı. Yanında Amiral De Robeck ve General William Birdwood da vardı.
“Goliath yedi yüz elli kişilik mürettebatından, gemi komutanı dahil, beş yüz yetmişini de birlikte gömüldü.”
Goliath’ı batıran gemi küçük bir hücum muhribi;
“Bunu nasıl değerlendiriyorsun General Hamilton?”
General Ian Hamilton son derece sakin bir şekilde Amiral’in yüzüne baktı.
“Türk Generalleri madalyayı hak ettiler!"

27 Şubat 2008 Çarşamba

Kalplerin keşfi isimli blog yöneticisine


Son günlerde moda oldu herhalde başkasına ait şiirleri çalmak. Ya da başkasına ait şiirleri bir başkası adına bloglara, sitelere göndermek. Ayıp. kendi duygulayınızı ifade etmekten aciz iseniz zorlamayın. Şair olmak zorunda değilsiniz.

Şiirin adı " Yüreği olanalr beri gelsin" Sahibi Mehmet Alperen.

Daha önce "Kahramanmaraş iletişim ve paylaşım platformuna" gönderilen şiir orada rumuz kullanan birisi tarafından kendisine aitmiş gibi yayınlamış. Gelen tebriklere utanmadan bir de "teşekkür "ediyor. Üstelik şiirin altına "her hakkı saklıdır " ibaresi eklemiş. Sevsinler bu hakkı.

Şimidde " Yüreği olan beri gelsin" isimli şiir " kalplerin keşfi isimli bir blog da yayınlandı. Yazıyı bolug a veren "Runya.blogcu.com " isimli şahıs şiirin yakın dostuna ait olduğunu dair altına dip not düşmüş. Yakın dostu da Faik Gürsan isimli bir şahısmış.

Be kardeşim bu şiir Mehmet Alperen e ait.

25 Şubat 2008 Pazartesi

İğrenç yüzler ortaya çıkıyor

Bu insan müsvettesi ni ekrana çıkartmak bile millet olarak utanç vericidir
Bülent Ersoy mudur nedir erkek kadın mı ne idüğü belirsiz insan müsvettesinden bahsediyorum. Ekranda savaşa giden askerlerimizle ilgili ifadeleri nasıl bir ruh haline sahip olduğunu gösteriyor. Fazla söze hacet yok. Bu müsvetteyi ekrana çıkartarak adam yerine koymak bile hata.
Vatana ihanet suçundan yargılanmalıdır.

Korkmayın yahudi uşakları, Türkiye İran olmaz


Aşağılık kompleks sahibi bir takım yazarlar sık sık din düşmanlıklarını ifade edebilmek için İran la bizi kıyaslamaya kalkıyorlar.
Türkiye İran olur mu? Aslında söylemek istedikleri başka. Dertleri başka. Sıkıntıları başka. Özellikle Türk milletinin başına bela edilen Yahudi sözcüsü Hürriyet gazetesinin tetikçileri çok sıkıntı ediyorlar bunu kendilerine. Yahudi taktiği İslam dinine doğrudan karşı gelmez ve hakaret etmez. Mutlaka bir gerekçe bulur. Haklı bir gerekçe olmalıdır bu da.
Oysa sorunun doğrusu;“ İslam Türkiye de ihya olur mu?” olmalı ;
Türkiye İran olmaz. İstese de olamaz zaten.Yüzde yüz herkes İran olalım dese de olamaz. Belki “ İranlı “ olabilirler” Ama İran olunmaz.
Neden mi?
Irkı, dili, kadim kültürü, tarih dokusu coğrafi, yapısı Çok farklı. Aynı dine mensup olmaktan başka ortak özelliğimiz yok. İslam dini bizi kardeş kılar ama beni Farslı olmamı mecbur kılmaz. Arap olmamı gerekli görmez. İslam dininin kardeşlik şemsiyesi altında birbirimiz ile dayanışmayı, hoş görüyü ortak çıkarlar noktasında birlik ve beraberliği ve özellikle İslam düşmanlarının karşısında mutlaka beraberliği esas koyar ama bana “ Sen Türklüğünü bırak İran’lı ol, Arap ol demez.
İran din kardeşimizdir. Özellikle gayri müslim karşısında bu böyledir ve böyle olmalıdır.
Sanırım Hürriyet yazarlarını ve özellikle Haçlı alemini korkutanda bu kardeşliğin tesisi edilmesidir. Eğer bu tesis edilirse medeniyetin Avrupa nın elinden çıkması an meselesi olur. ^
Korkmayın biz İranlı olmayız!
Birincisi Biz Türk milletiyiz. Nasıl ki Aynı dine mensup olmalarına rağmen Bir Alman Fransız, bir İngiliz Alman, Bir Çeçen Rus, olamıyorsa, veya tersinden bakalım ;
Yahudilerde Arap olmalarına rağmen, Müslüman Araplarla savaşıyor, Bosnalı Müslümanlarda Müslüman oldukları için Avrupalılar tarafından dışlanıyorsa Türkiye de İran olmaz bizde İranlı olamayız.
Ama sizin korkunuz bu cümlenin arkasına saklanarak İslam kardeşliğini yıkmaya devam edeceksiniz. Sizin işiniz bu. Hürriyetin kuruluş amacı bu. Geçmişi ne olursa olsun burada yazanlarında bu zihniyette olduğunu Müslüman Türk milleti çok iyi bilmektedir.
Aşağılık kompleksi ile yazdıkları yazılarda bile bir anlam olmayan , yükselen İslam karşısında ne söyleyeceklerini ne yapacaklarını şaşıran zavallılar, sadece kendilerini gündemde tutabilmek g,b, b,r şizofreni içinde bocalıyorlar.
Allah nurunu tamamlayacaktır kafirler istemese de.

Bu rektörlere dikkat edin

Anayasa değişikliği ile serbest bırakılan türban konusu Cumhurbaşkanının onaylaması ile yürürlüğe girdi. Bazı rektörler yasağa son vererek kızlarımızın okula girdiler. Ancak bazı üniversitelerin rektörleri akılları sıra direniyorlar. “Akılları sıra diyorum.” Çünkü bunların aklı Müslüman Türk milletinin manevi iklimine aykırı bir yapılanmadadır. Bunlar Türk milletinin düşmanıdır. Bunlar bölücü, bunlar gayri Müslim ve Türk değillerdir. Bunlara dikkat etmek gerek. Bunların bu ülkeye en küçük bir faydaları olmayan parazit kişilerdir. Bunların kafaları firavunca bir saplantı içindedir ve bilim adamı olamayacak kadar sığ kimselerdir. Bunlar şerefli Türk tarihinin mana hamurundan nasiplenmeyen, ne idüğü belirsiz silik insanlardır.
Bunlar sadece fitne çıkarırılar
Ve uykuda olan fitneyi uyandıranlara lanet olsun

Türk Askeri Kuzey Iraktaki varlığı sürekli olmalıdır

Türk Silahlı kuvvetlerimizin Kuzey Irak bölgesine Pkk terör çakallarını etkisiz hale getirmek için düzenlediği operasyonun bu gün ikinci günü. Genel kurmay yaptığı açıklamada beş şehit verdiğimizi bildiriyor.
PKK nın Ermeni Yahudi taşeronu olduğunu Amerikanın maşası olduğu Peşmergelerin Kerkük ve Musul da Türklere karşı PKK yı kullanmayı amaçladıklarının bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Barzani ve Talabani PKK yı neden ve kime karşı kolluyor? Tabiî ki ilerde muhtemel çatışmalarda elinin altında bir maşa. Türklere karşı kullanacak. Bölgedeki Türk varlığını PKK ile bitirecek. PKK bir çok düşman ülke için kullanılmaya müsait bir taşeron örgüttür.
Başbakan Erdoğan’ı kutluyorum. Zamanlama çok iyi. Siyasi, ekonomik ve bürokratik zamanlama on puan.MGK da görüşmeler devam ederken Askerin harekata geçmesi de Asker ve sivil idarecilerimizin uyumunu göstermesi bakımından dört dörtlük .
Şimdi, Talabani ve Barzani Güneydoğuda Kürt varlığını iddia ederek bizi içerde kargaşa çıkartmakla tehdit ediyorlar. Öyleyse şunu onlara hatırlatmak gerekmez mi; Kerkük ve Musul da Erbil de ve daha bir çok bölgede Türk varlığı var. O zaman Türk silahlı kuvvetleri kuzey Irak ta bulunan Türk varlığını korumak ve kollamak borcundadır. Eğer her etnik yapılanma başka topraklarda bulunan kendi ırkına sahip çıkmak gibi bir olayı meşru görüyor da. Ki meşrudur . O zaman Türk Silahlı kuvvetleri Edirne den Çin seddine kadar olan tüm coğrafya üzerinde askeri harekat yapma hakkına ve yetkisine sahiptir.
Asker geri dönmesin. Kerkük ve Musul da bulunan Soydaşlarımızın can güvenliği bakımından bu çok önemlidir
Allah Türk milletine Türk yurduna zeval vermesin.Şehitlerimiz s Allah tan rahmet dilerim
Avrupa yıllardan beri içerdeki azınlıklar konusunda başımız ağrıttı. Ermeni çapulcuları başımıza adam etti. Ama aynı Avrupa Kerkük te bulunan Türklerle ilgili aynı hassasiyeti göstermiyor.
Neden acaba ?

22 Şubat 2008 Cuma

sandım...


Onu gördüm, onu gördüm sanki yüreğim şişti,

Sandım ya ben ateşe, ya ateş bana düştü.

12 Şubat 2008 Salı

Bana aptal diyen şerefsizdir şahsiyetsizdir kimliksizdir kişiliksizdir


Kahramanmaraş lıyım. Türkoğlu Türk üm. Birilerinin hoşuna gitmese de Müslüman Türk üm. Dinimi ırkımdan ayrı düşünmedim, düşünmem. Ama hangisi önce derseniz dinim öncedir derim ..

Bu ölçülerle hayata bakar hadiseleri yorumlarım. Eşyaya mekana bu anlayışla kıymet veririm. Ve yine aynı ölçülerle tepki koyarım.
Bu sebeple bana " aptal Türk" diyen şerefsizdir.
Şahsiyetsizdir, cibiliyetsizdir.
Haysiyetsiz dir.
En önemlisi de insanlıktan nasipsizdir.
Ama "Aptal!" değildir.

laiklere


Bir An’lık visaldir tattığın lezzet

Sonrası hasretlik, ve hudutsuz hüzün

Çok değil, sadece bir kere sabret

Ve bir kere secdeye eğilsin yüzün.

Yüz karası bir dönemim yüz karası aydıncıkları(!)
“ .

9 Şubat 2008 Cumartesi

Huzur burada değil arama boş yere,
adresi bile yok, sorma boş yere
belki, uzak bir diyardan söz ediliyor,

orda da bulursun yorma boş yere

Hatice can!.
Hatice ahlak!
Hatice edep!
Hatice zarafet!
Hatice Sever can….
O Fatih Camisinde namaz kılarken,
ben Beyoğlu ara sokaklarında viski yudumluyorum..
O,Uzay derinliklerinde, yıldızlarla konuşurken,
ben, bir kör mumun ışığında ipeliyorum..
O, denizin üzerine yalın ayak koşarken ,
ben,düz caddelerde topallıyorum..
O, yirmi yaşının baharında yaşarken.
Ben, elli yaş sınırında kışa hazırlanıyorum..

Işığın mı rengi bu, yoksa renklerin,
el ele verip birleştiği köprüsümü gecenin?
Işığın ritimleri, mekanın raksında donmuş,
Zamanda mı yoksa cevabı bu bilmecenin…?

Kamil Alperen; 1912 ……….
Yaklaşık yüz yıllık bir zamanı derinlerinde barındıran zihin alemin kim bilir yaşadıklarını nasıl yorumluyor? Ve bu hatıraları nasıl tasnif ediyor ? Eminim feri kaçmış gözlerinin saplandığı yer bir nokta bile değildir. Çünkü baktığı yer gördüğün yer değildir… Ama, diyeceksin ki;” Aslında bu kadar ömürde ne zaman baktığımız yeri gördük ki?” Haklısın. Hep gördüğümüz yere baktık. Işığın aksettirdiği kadar yeri gördük.Ama bu kadarı bile on binlerce seneden beri insanlığı meşgul etmiyor mu? Yani bir nokta ile iştigal eden insanlığın Nemrutlaşmasında firavunlaşmasında etken olan nasıl bir “ Fıtri enerjidir?”
Mehmet Alperen in arşivinden ( KAmil Alperen mehmet Alperen in babasıdır.)

SEVGİ


“Sizi……dedi.. Sustu..
Ademe can verildi “ O “ “ AN “,
Cebrail Muhammedi kucakladı.
Şeytan üçgeninin derinliklerinde, yılan balıkları yumurtladı..
Bir dişi Aslan, yavrusunu keskin dişleri arasına aldı,incitmeden,
Bir bebek,anne memesine sarıldı hasretle,
Bir yavru Kartal kanatlarını boşluğa gerdi rahmetle,
Alevler İbrahim’i kucakladı şefkatle,
Çölün ortasından bir zem zem fışkırdı hikmetle,
Şeytan bir daha dize geldi nefretle..
Buluşmanın en şereflilerinden biri Uhud da oldu;
Hamza, Allah’ a kavuştu! Müjdelendi Cennetle!!!
Ve on şiddetinde bir deprem;
Her şeyi yerli yerine oturttu şiddetle..
“ Seviyorum.. “ dedi.

KARMA EĞİTİME KARŞIYIM


KARMA EĞİTİME KARŞIYIM

Dikkat edin” karşıyız “ demedim. “ Karşıyım” dedim. Çünkü ben kendi adıma bir Müslüman Türk vatandaşı olarak düşüncemi söylüyorum.
Evet, ilk okuldan üniversiteye kadar, kız erkek karma eğitime karşıyım. Hatta kamu çalışanlarına kadar kadın erkek ( Mecburi şartlar dışında) bir arada bulunmalarına karşıyım. Toplu taşıma araçlarının bile kadın erkek ayrılmasına taraftarım. Ama bu arada demokrat! Bir kişi olarak şunu hemen belirteyim ki toplu taşıma araçlarına karışık binmek isteyen bayanlara sözüm yok. Yani isteyen erkek istemeyen kadınların arasına binemez ama, isteyen kadın istediği otobüse binebilir. Bakınız ben ne kadar demokrat bir adamım. Kadınlara ne kadar ayrıcalık tanıyorum
Şimdi Laikler havalara zıplarlar. Basacaklar yaygarayı. Muhtemelen de şu sloganları atarak meydanlara inecekler;
“ Laiklik elden gidiyor. Devleti yıkacaklar. Atatürk ün emanetine ihanet var. Cumhuriyet tehlikede. İLH.
Ama olsun, ben şahsen böyle düşünüyorum. Okullar ilk okuldan başlamak kaydı ile karma eğitime son verildiğinde, fuhuş bitmez merak etmeyin. Kaygı etmeyin, üzülmeyin. İnsanlık tarihi kadar eski bir suç bu. Ama aklı uçkuruna indirgediğiniz nesiller biraz daha rahat nefes alır. Okullarda, özellikle lise ve dengi okullarda suç oranı düşer. Kızlarımız zarafetlerine kavuşurlar, erkek çocukları ise asaletli büyürler. Bu iki fıtrat arasında hatır sayılır bir mesafe kalacağı için karşı cinsler birbirlerine daha saygılı olurlar ve daha ölçülü bir davranış sergilerler.
Ne dersiniz denemeye değmez mi ?


EYLEMLER – SÖYLEMLER
Kızılay eylemciler yargıyı göreve çağırıyorlar. Kime karşı? Parlamentoya karşı. O zaman sistemin adını siz vurun …
****

Laiklik adına din ile uğraşıyorlar. Batılılaşma adına din ile uğraşıyorlar. Rejimi korumak adına din ile uğraşıyorlar. İşin en gülünç tarafı devleti kurtarma adına din ile uğraşıyorlar.
Sahi bu devleti kim kurdu?
Sanırım yakında devleti Alevilerin ve laiklerin kurduğunu söyleyecekler. Bunu söylerlerse mütedeyyin kesim kendi ne olarak görecek acaba?
****
Diyanet açıklama yapıyor.” Örtünmek Kuran ’ın emridir. Zaten Kuran da da açık ve net hüküm var.” Hani bunlar belki okuma bilmezler diye dedim bunu. Bu günlerde Zekeriya beyazından Kamer gencine kadar ne aradığını bilmeyen, ya da her yerde kendi bildiklerini arayanların dilinden düşmeyen bir cümle var.” Kuran da örtünme emri yokmuş.
Sapıtmaya başladılar.

Devlet yıkılacakmış.
Ben bilinen tarihi boyunca bir Türk devletinin yıkıldığına şahit olmadım. Eğer devleti milletler kuruyorsa. Eğer devletler Milletlerin teşkilatlanmış tarafı ise!
Ana devlet diye rejimi kast ediyorsanız. İşte ona sözüm yok. Rejimler değişir.
Allah Millete zeval vermesin.
****
Kızılay’a toplananların tamamı için diyemem ama başı çekenlerin, ya da başka ifade ile bu işi organize eden şuurlu kesimin Müslüman olmadığından eminim.
*****

İMAN OLMAYINCA DİN KORKUSU BÖYLE OLUR


İMAN OLMAYINCA DİN KORKUSU BÖYLE OLUR

Ellerinde, bin kusur seneden beri İslam dinine hizmet etmiş Olan Türk Milletinin bayrağı var. Bu bayrak başta İslam dini olmak üzere vatanı ve Milli bütünlüğümüz koruma uğruna kan döken ceddimizin bize bıraktığı bir emanettir. Onlar şehit oldular bu uğurda. Ve bize tüm kutsi değerlerimizi rahatlıkla koruyacak ve yaşayacağımız hür bir vatan bıraktılar. O kan renginin içinde İslam dini referanstır. Çünkü” Şehit” olmak İslam dinin literatüründe vardır. Müslüman olmayan şehit olamaz.
Halen daha Anadolu çocuğu bu kışta kıyamette devleti ve vatanın birliği için “ Allah Allah “ diyerek Ermeni ve Yahudi taşeronu PKK ile mücadele ediyor.
“ Allah Allah “ diyorlar.
----
Ama Kızılay meydanında Allahın emri protesto ediliyor. Kızılay’da yürüyüş yapanların ve özellikle Muhabirin sorularını cevaplandıran kadınların hallerini görünce acıdım doğrusu. Zavallılar iman olmayınca dinden nasılda korkuyorlar. Neden korkuyorlar anlamış değilim. Sadece onlar mı? O kalabalığın çoğu belki de ne dini ne de Laikliğin ne olduğunu bilmiyorlardır. O başı çeken dernekler ve bu dermeklerin kuruluş amaçları ile yaptıkları eylemler düşündürdü beni. Acaba örtüşüyormu. Mesele Barolar birliği! Hukuk taraf olurmu?
Haberleri birlikte izlediğimiz bir arkadaş yürüyüş yapanlara bakarak dedi ki;
“ Peki bir de baş örtüsü isteyenler ülke genelinde ayaklanırsa ne olacak “ diye sordu.
“ Allah göstermesin” dedim. “ İşte istenen ve beklenen bu. Din karşıtı bu saldırıların esas amacı Mütedeyyin kesimin sabrını taşırmak. Halkı ayaklandırmak. Dikkat ediyor musunuz son zamanlarda Alevileri gündeme getiriyorlar. Hem de gayri, Müslim bir azınlık olarak gündemde tutuluyor. Israrla Müslüman olmadıklarını vurguluyorlar. Israrla nüfuslarının an beş yirmi milyon olduğunu iddia ediyorlar.
Bir taraftan da hükümeti suçluyorlar. Baş örtüsünü gündeme getirdiği için Tayyib Erdoğan’ı suçluyorlar. Oy için yaptığını iddia ediyorlar Laiklik tehlikede diyerek din düşmanlığı yapıyor ve mütedeyyin kesimin sabrını zorluyorlar. Üniversitede kapanmak isteyen kızlarımızın başını açmaya zorlayanlar sanki kendileri değilmiş, onların haklarını ihlal edenler kendileri değilmiş gibi. Şimdi onların hakları anayasa güvencesine alınmasından rahatsızlık duyuyorlar.
Bu günlerde “ kuramda örtünme emri” yok diyerek nasılda yalan söylüyorlar. Apaçık ifade var kuranda buna rağmen yalan söylüyorlar. Diyanetin net olarak açıklık getirmesine rağmen.
Bundan ne anlamalıyız. Bundan anlaşılacak şudur. Türk Milleti inine sahip çıkacaktır. Bizi bin küsur senende beri medeniyetin üst zirvesine çıkaran Allahın dinine olan sadakatimizdir. Orta çağ dedikleri zırvalama Avrupa tarihi için geçerlidir. Bizim tarihimizde orta çağ kavramı yoktur. Eğer Türk milleti dinsizliği tercih edecekse o zaman şehitlikten bahsedemez. Osmanlı tarihine sahip çıkamaz.
Ama bu mümkün değil. Avrupa’nın ve içerdeki azınlıkların Türk Milletine olan düşmanlığı ırkında n dolayı değildir. Parçalanmak istememizin sebebi sadece İslam birliğini engellemek maksadı taşımaktır.Onlar bize Türk olduğumuz için değil Müslüman Türk olduğumuz için düşmanlık yapmaktadırlar.
Bu bir değişimdir. Değişimiz hazmedemeyen statükocular ( bunların içinde gayri Müslimlerde var) Rejim tehlikede devlet tıkılacak gibi safsatalarla dün düşmanlığı yapmaktadırlar.
Aksi halde Müslüman olan imanlı olan bir kişi ortaya çıkıp böyle bağırmaz. Çoğu imanından oluyor. Çünkü Ayeti inkar etmek imansızlıktır. Tatbikatını yapmamak günaha sokar ama ret etmek firavunluk tur ve Allahın emrine rağmen ret ve itaatsizlik dinsizliktir. Meydana inen bir kaç on bin kişi ülkenin gerçeği değildir. Bu ülkenin gerçeği İslam dır ve er geç bu mesele düzelir parlemanto çatısı altında düzelir.

8 Şubat 2008 Cuma

ÖLÇÜLERİN ÖLÇÜSÜ
“Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek İstiklal Savaşı başlarında ve Maraş'ta, düşmanlar tarafından başörtüsü çekilip düşürüldüğü için başlayan milli şahlanışın ruhuna tükürmektir."
Necip Fazıl Kısakürek

7 Şubat 2008 Perşembe

Kadınların örtünmesi Kur'an hükmüdür



Kadınların örtünmesini Kuran emreder. Kim ne şekilde sapyırmata çalışırs çalışsın Kuran da apaçık beyan edilmiştir. ne zekeriya Beyazın hezeyanları, ne Baykalın batmana çakıla karıştırması bu hükmü değiştirmez. Şuurlu her müslüman kadın örtünür. Günaha girmek sitemeyen her kadın bu hükme uyar. Ancak örtünmeyen kadın, imandan çıkmış sayılmaz, sadece dinden çıkar. TArın bütük hesap günündede allaha " ben senin emrini değil Laiklerin emrini dinledim Allahım bu sebeple açık gezdim" diye ifade verir. Artık Allah ne der bunu bilemeyiz!Bir TV kanalında üniversite öğrencilerini toplamışlar Baş örtüsünü tartışıyorlar. Dikkatle izledim. İçinden bir kaç öğrenci dışında hemen hepsi konu ile papağan mesabesinde ilgilenmişler. Çoğunun kavramlardan haberi yok. Adam gibi dinleme ise sıfır. Sonuçta sistemin çağdaş gençliği bunlar. Fazla bir şey beklemek zaten yanlış. Kitap okumak araştırmak, kendilerine ezberletilen kavramların aslını merak ederek öğrenmek gibi dertleri yok. Ezberci, bilgisiz, cahil. Zekeriya beyazın talebeleri. Zekeriya Beyaz tv tartışmasında yeteri kadar yoğurtladı. " Diyanet nerde" diye sordu. Çok yoğurladı da diyanetin daha önce yaptığı kesin ve net açıklamayı herhalde görmedi iştimedi. Mahalle baskısından bahsetti. Bütün kızlar başını kapatırmış. Peki seni rahatsız eden ne. Üniversiteye gelen kızın başını kapatması sizi neden rahatsız ediyor.

5 Şubat 2008 Salı

Laikler kızlardan ne istiyor


Onlar kızların iffetine değil sadece etine önem veriyorlar. Onlar kızların Ruhundan değil, vücudundan anlam bekliyorlar. Onlar, Kızlardan ilim irfan beklemiyorlar. Onlar kızlardan erkeklere eğlencelik ve göz zevki olmasını istiyorlar. Onlar kızlardan Asalet ve Zarafet istemiyorlar, etrafını tahrik etmesini, kadınlık zaaflarını ve ahlakını yitirmesini istiyorlar.

Kim Onlar? Laikler

MHP Kendine yakışanı yaptı



Tebrikler MHP sana yakışanı yaptın
Bu akşam yüreğimi yağlandıran bir haber üzerine uzun zamandan beri kırgın olduğum MHP ye gözlerim dolarak baktım
“ Allahu Ekber , ya Allah Bismillah” nidaları bana seksen öncesi o saf Hareketi hatırlattı.
Bir gurup emekli asker ve eşinin MHP önüne pankart koymak bildiri okuyarak protesto etmek amacı ile geldikleri MHP genel merkezi önünde hak ettikleri karşılığı Hakkı ile buldular.
Tebrikler MHP, sana yakışanı yaptın. Bu duruşunu bozma sakın. Toprağa bıraktığın beş bine yakın” şehit” unvanlı arkadaşlarımızın ruhları şad olsun . Laiklik Atatürkçülük kisvesi altında d,n düşmanlığı yapanlara pirim verme. Bu senin özündür. Kuruluş amacındır. Seni, AKP ye payanda oldu diyerek eleştirenlere de ki;
Biz Ya Allah Bismillah Allahu Ekber diye bu vatanın bölünmez bütünlüğü, vatanı vatan yapan kutsal değerlerin ihyası için, komünistlere karşı cebinizdeki otuz beş kuruş ile yola çıktığınızda, ve hain kurşunlara karşı göğsünü gerdiğinizde, ortada ne AKP vardı ne de MSP (REFAH) vardı..

2 Şubat 2008 Cumartesi

Baş örtüsü tepkileri aslında islam dinine olan kusmuktur


Keşke üniversiteden sizin gibi bilimsel cahiller ellerini çekseler
Evet aslında bu daha doğru olacaktır İyi fikir bu. Beğendim ..
Baş örtüsüne karşı olmak doğrudan İslam dinin karşı olmak demektir.
Bunun başka izahı yok
Anıtkabire yürüyen bilmem kaç bin kişi imiş!.
Bu ülke nüfusu 73 milyon ayağınızı dikkatli atın!
****
İstanbul üniversitesi rektörü başörtülü kızların hak ettiği notu vermeyecekmiş
Sizler gerçekten dönek ve yalancısınız
Eğer dürüstseniz haydi bu suçu işle de ondan sonra görelim bakalım
*****
Bazı öğretim görevlileri baş örtüsü serbest olursa istifa edeceklermiş
Şerefli insanlar sözlerinde dururlar.
Ama unutmayın ki sizlerin yokluğu bir şey kaybettirmez bu ülkeye, çünkü varlığınız bir şey kazandırmadı ki..
*****
DYP genel başkan yardımcısı aksik etek'te askere çağrı yapmış
Asker görevini yapıyor güneydoğudaki yandaşlarına karşı zavallı eksik etek. Siz pkk lı değilmisiniz. Sizden din düşmanı olur . Bu normal. Bir tarafınız Ermeni bir tarafınız Yahudi.

Ama Türk Silahlı kuvvetlerinden din düşmanı olmaz...

1 Şubat 2008 Cuma

Kamil alperen'den başörtüsü değerlendirmesi


“Üniversiteler, inançların değil, bilimsel özgürlüğün yaşanacağı yerler olup, esas ayrımcılık ve etik olmayan davranışın üniversitelerimizde türbanla eğitim başladıktan sonra olacağına kuşku yoktur.”
Pravakatörler sıraya girdiler değil mi? Elbette bulursunuz bir kaç zibidi öğrenci baş örtüsüne karşı kullanacağınız. Bu ülkede bu çok zor değil. Ama şunu unutmayın. Bu açıklamalarınızla bu ülkeyi gerenlerin sizler olduğunu hesabı da sizlerin vereceğini unutmayın. Bu devran böyle gitmez. Eğer "on paralık bilimsel mantığınız "varsa parlemantonun aldığı kararı uygularsınız. Buna mecbur değil mahkumsunuz. Bu ülkede yasama yetkisi sizlerin değil parlemantonundır. Siz bilim adamı iseniz bilimle uğraşın. Laiklik, şeriat veya daha başka ideolojik tartışmalar sizin işiniz değil siyasilern işidir. Siyaset bilimcisi varsa içinizde o da çıksın bilimsel olarak baş örtüsünün zararlarını anlatsın. İdelolojik olarak değil. Bu ülke sizin dayatmalarınızla idare edilmiyor. Edilemezde. Eğer bu milletin hassas damarlarına daha fazla basarsanız faturasını ne sizler ( üç beş azınlık) nede sizin kökü dışardaki ağa babalarınız ödeyemezler.
İyisimi siz, büyük sözü dinleyin ve bu işi parlemantoda bizi temsil etmeleri için gönderdiğimiz siyasilere bırakın vesselam...

Mehmet alperen'den başörtüsü değerlendirmesi


Çağdaşlık, ah ah!Sodom Gomore çağdaşlığı(!!!).
Ad kavmine, Lut kavmine rahmet okutturan, laik çağdaşlık

Salonun halini görünce iğrendim. Laiklik çığırtkanlığı yapan ve isimlerinin önüne unvanlar konarak düştükleri çukurda seviye hastalığına kapılan seviyesizleri görünce kustum..

Necip Fazıl üstad vakti ile demişti;
" Bizde profesör derler kitap yüklü merkebe
Lisan diye hırlayış kültür diye alfabe"

Şu bildiri yumurtlayan toplantıdan bahsediyorum. Her biri bir militan. Arsız edepsiz. Meramlarını bile anlatmaktan aciz. Kurbağa vırraklaması gibi" laiklik de laiklik."Bilimsel hiç bir izah yok. Dinsiz bir mantıkla müslüman ülkede bilimsel mantık hezeyanı yaşıyorlar.
Bunlar zavallı bu sebeple onların derdini ben anlatayım.
Bu baş örütüsü adı altında islam düşmanlığı yapanlar, baş örtü meselesini halletseler;.
Eh! Memleket tam olarak düzlüğe çıkar işte.
Ekonomi düzelir.
Kalkınma eksi birlerden, artı yüzde onlara çıkar.Gelir dağılımı dengelenir.
İlmi makale sayısı artar. Uluslar arası sahalarda söz sahibi olurlar.
Siyaset seviye kazanır.
Medeniyet zirvede terennüm eder.
Devalüasyon inişe geçer.
Bürokrasi ivme kazanır.
Batı selama durur.Amerika orta doğuya işgalden vazgeçer.
Felluce de,Filistin de Katliam durur.
Ölüm alıp satan terör, çiçek pazarlamaya başlar.
Fahişelik ucuzlar, o zaman kimse bu işi yapmaz olur.
Yeter ki, kızlar başlarındaki örtüyü açsınlar.
değilmi yetersiz zavallılar.

Mehmet Alperen den üniversite değerlendirmesi


“ Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama,
Çatla Sodom Gomore,patla Bizans ve Roma...” Necip FAzıl


Herhangi bir Üniversite. Zaten Üniversitelerin bir birlerinden farkı yok.Lise derecesinde, dünyanın gelişmesini elli yıl geriden takip eden ve bir tür bilim fukaralarının bilim adına unvan paylaştıkları yer.Bol bol diploma dağıtıp, diploma ile övünen, içi kof sistemin laf cambazları. Hep “ Çağ” dan bahsederler ve arkasına “ Daş “ dizerler. İşte halk ile aralarındaki bu ”daş” duvar. Ya da Üniversiteler bir tür “ Çağ”daş” duvar. Neyse! İşin güzel tarafı bu sistemle kavgalı olanlarda, aynı diploma ve unvan ile övündükleri, aynı sistemin “Daş” ı ve “Harcı” oldukları bir garip yer burası. Ülkenin kaynar kazanı. Çürüğü, sağlamı, yarımı, tümü, iyisi, kötüsü, aptalı, zekisi, dinlisi, dinsizi bir araya getirilip kaynatılan bir kazan. Ve;
Şahsiyet, samimiyet, iffet,ahlak ve insani ne kadar değer varsa tamamının burada öğütülüp, kaynatılıp tek tip adam üretildiği çiftlik. Haydi hep bir ağızdan..
“ Üniversiteliyiz biz!”Ya da “ Çağ” ın “Daş” duvar malzemeleri. Üç yüzlü bu duvarın ! İki yüzünden biri yemek, içmek, diğer yüzü eğlenmek.Üst yüzü ise çoğalmak. Alt yüzü mü? Yani temelini mi sordunuz. İnanın bilmiyorum ama diğer yüzlerini gördükçe temelinin bozuk olduğunu anlamak için Üniversite bitirip “ bilim adamı” olmaya gerek yok. Lise çağındaki kızların, resmi üniformasını mini etek olarak belirleyen bir zihniyetin; Amacını, niyetini, fikrini, zikrini, alt yüzünü, üst yüzünü anlamayacak ne var ?
Kısaca,yemek,içmek,çoğalmak ihtiyacı ile kıvranan ve sistemin kan ihtiyacını karşılayan kalabalık. Üstad,Necip Fazıla sordum. O dedi ki;
“ Aahh Cemiyet, cemiyet, yok edilen ruhu’yla,
Ve Cemiyet cemiyet,yok eden güruhuyla.....”

HUKUKSUZ AHLAK, AHLAKSIZ HUKUK OLMAZ...

Bu gün hayvan haklarının tartışıldığı bu ülkede, bir insanın başını örtme hakkı tartışılıyor ve yasaklanıyorsa, burada , önce edebin, ahlakın ve hukukun tartışılması gerekir. Hürriyetin kadının başını açması ve bunuda laik liğin teminatı olarak gören kısırlaştırılmış beyinlerin bu ülke üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak bulunmaları Türk milleti için büyük bir talihsizliktir. Kuralsız hürriyet olmaz. “ Hiçbir kural bulunmadığını veya bulunması gerekmediğini düşünmek ise,insandan değil de başka bir yaratıktan söz etmek anlamına gelir. Bu kurallatın temeli Ahlaktır. Ahlakı ise İslam dini tarif eder.Müslüman bir toplumun üniversitesinde kızların başının kapanması tartışılıyor ise; Ve kapanmaya karşı olanlar" çatışmadan" bahsediyorlarsa burada ihanet söz konusudur. BU millete ihanet edikmektedir. Bunun ne bilimle izahi vardır ne mantıkla.Bu ancak gayri müslim mantığıdır.