28 Şubat 2008 Perşembe


Müstahkem Mevkii Komutanlığı

“Saat şu anda 00, 30 Muavenet. Bana tam olarak durumunuzu bildirin.”
Muavenet;
“Rumeli Kıyı şeridindeyim. İçeri sızdım. Düşman bin metre kadar ileride. Çevremiz müttefik karakol gemileri ile dolu.”
Müstahkem mevkii komutanlığı
“Müstahkem mevkideki bataryalar ile ışıldaklar ve diğer bütün ilgili birlikler, yapılacak taarruzdan haberdar edilmiş durumda, Sizi bekliyoruz muavenet. Başka istediğin bir şey var mı?”
“Anadolu ışıldaklarına da haber edelim. Muavenet’in seyir hattını aydınlatmasınlar!”
“Anlaşıldı muavenet.”
“Saldırıdan sonra Muavenet’i izlemeleri ihtimali olan düşman muhriplerini karşılamak üzere, bataryaların hazır bulunmaları gerek”
Müstahkem mevkii komutanlığı;
“Bunu nasıl anlayacağız Muavenet?”
Muavenet;
“Dönüşte seyir fenerlerini yakacağız. Eğer izleniyorsak, baş tarafından Beyaz işaret fişekleri atacağız.”
Müstahkem mevkii komutanlığı;
“Anlaşıldı kaptan. Havuzlar mevkiinde demirli bir filika da kırmızı bir fener gösterecek onu takip edersiniz.”
Muavenet;
“Anlaşıldı.” Bu konuşmadan sonra yüzbaşı saldırı için son çalışmaları başlattı.
“Saat kaç oldu?”
“Saat 01.00 yüzbaşım.”
O sırada gözcü geldi;
“Pruvada, Eski hisarlık burnunda iki muharebe gemisi var.”
Ahmet yüzbaşı soğukkanlılığını bozmadan emir verdi;
“Torpido kovanları sancağa çevrilsin!”
“Yarım yol.”
“Hedefe çok az kaldı.”
“Bizi fark ettiler yüzbaşım, işaret veriyorlar.”
“Bu hedef gemi Goliath’ın olmalı.”
“Evet, o yüzbaşım pırıldakla parola soruyor.”
“Bu işarette aynen karşılık verin. Biraz daha yaklaşalım. İşimiz şansa bırakmayalım!”
“Fazla sokulmak tehlikeli olur yüzbaşım!”
“Evet ama bu tehlike onlar için olacak”
“Parola sormaya devam ediyor. Ateş açabilirler.”
“Karşılık verin!”
“Mesafe ne kadar!”
“Üç yüz metre kaldı yüzbaşım.”
“Saldırı için geri saymaya hazır olun!”
“Emredersiniz!”
“Bir numaralı Torpido Goliath'ın komuta köprüsüne, ikincisi baş baca altına ve üçüncüsü de kıç tarafına…”
“Torpidolar bildirilen noktalara kilitlendi.”
“Ateşleyin!”
Çok kısa bir süre içerinde gecenin karanlığını büyük patlamalar bozdu. Goliath üç ayrı noktasında yediği torpidolar ile bir anda zelzele oluyormuş gibi sarsıldı. O dev gibi çelik gövde kısa bir süre içerisinde denizin karanlık sularına gömülmeye başladı
“Vurduk! Vurduk! Hedefi vurduk batıyor!”
“Motorları tam yol. Geri dönüyoruz.”
Muavenet hızla geldiği yoldan geri döndü. Bu arada Müstahkem mevkii komutanlığına gerekli bilgiyi de ulaştırdı
Muavenet;
“Muavenet görevini başarılı bir şekilde tamamladı ve geri dönüyor.”
“Gazan mübarek olsun Muavenet patlamalar ve alevler buradan görülüyor”
Muavenet;
“Padişahım çok yaşa!”
Müstahkem mevkii komutanlığı;
“Padişahım çok yaşa. Enver Paşa Hazretlerine hemen rapor geçiyoruz”

Müttefik donanmanın en büyük harp gücüne sahip olan Goliath’ın batırılması donanma üzerinde şok etlisi yapmıştı. Ancak bu şok sadece donanma ve kara harekâtını birlikte yürüten General Hamilton’da değil İngiltere’de de büyük etki yapmıştı.
General Hamilton haberi aldığında kısa bir an dondu kaldı. Yanında Amiral De Robeck ve General William Birdwood da vardı.
“Goliath yedi yüz elli kişilik mürettebatından, gemi komutanı dahil, beş yüz yetmişini de birlikte gömüldü.”
Goliath’ı batıran gemi küçük bir hücum muhribi;
“Bunu nasıl değerlendiriyorsun General Hamilton?”
General Ian Hamilton son derece sakin bir şekilde Amiral’in yüzüne baktı.
“Türk Generalleri madalyayı hak ettiler!"

Hiç yorum yok: