15 Kasım 2007 Perşembe

Son Cihangir Enver paşa BİR BELGE,BİR KESİT

2 Temmuz 1922 Baysun Rus karargahı

İnce hilal gibi ay, en küçük bir bulut olmayan gök yüzünde yapayalnızdı. Milyonlarca yıldızın arasında yapayalnız. Kendini de öyle hissetti. Yapayalnız. Yıldızların ve hilalin yeryüzüne bu kadar çok yaklaştığı başka bir yerde görmediğini düşündü. Sonra daha aşağılarda düzlükte konuşlanmış bulunan Rus birliğine baktı. Bu arada Beyaz atı Derviş huzursuz olmaya başlamış gibi gemini çiğniyor, başını aşağı yukarı kaldırıyordu. Enver paşa atın beyaz yelelerini ve eğerin altına doğru gelen boyun kısmını kaşıdı sevgi dolu bir sesle mırıldandı;
“ Ne oldu Derviş? Koşmak mı istersin ?”
Akıllı hayvan sanki söylenenleri anlamış gibi başını tekrar indirip kaldırdı.
“ Tamam az kaldı. Şimdi çıkacağız.”
O arada Kerim bey, az ilerde Enver paşa gibi gök yüzüne bakan Sami beye baktı. İki bin kişilik tabur arkada bekliyordu. Tam bu arada daha gerilerden bir atlı geldi. Sami beye yaklaştı ve orada bir şeyler konuştular. Sami bey atlıyı geri gönderdikten sonra Enver paşanın yanına geldi;
“ Tamam paşam”
Enver paşa gülümseyerek baktı Sami beye. Karanlıkta bile beyaz dişleri görülüyordu ;
“ Her şey hazır mı Sami bey ?”
“ Hazır paşam”
“ Tamam o zaman.”
Sonra Kerim beye döndü;
“ Kerim bey askerlerin başına geç. İşaretimi alır almaz saldıracağız.”
Kerim bey Devletment bey gibi” Hakanım” diyordu;
“ Buyruk senindir hakanım.”
Sonra atının başını çevirerek arkada tepe aşağısında bulunan adamların yanına gitti. Sami bey, bir süre Rus birliğinin bulunduğu aşağıdaki düzlüğe baktı Aslında Ruslar görülmüyordu. Onların orada olduğunu akşamdan önce görmeseler bilemezlerdi de. Hilal biçimindeki ay yeteri kadar aydınlatmıyordu. Sadece büyük çadırların kayalara benzeyen hareketsiz siluetleri görülüyordu.
“ Sanırım, beş bin kişilik bir tümen bu Paşam” dedi Sami bey. Sonra ekledi;
“ Devletment bey, diğer taraftan saldıracak. Bizden işaret bekliyor. Şu anda iki subay arkadaşımız Suphi bey ve Kemal bey, karargaha sızmış durumdalar az önce haber aldık.
Enver paşa, Alman marka otomatik tabancasını çıkarttı, kontrol etti, sonra Sami bey bakarak gülümsedi.
“ İşaret ver Sami bey, gidiyoruz”
Sami bey, her zaman, her çatışmaya girecekleri zaman korkarak bakardı ona. Onu son kez görme korkusu yaşardı. Yine öyle yaptı. Enver paşaya bakamadı. Geriye giderek işaret verdi;
Çok geçmeden iki bin Atlı Türk süvarisi Rus karargahına saldırmak için harekete geçmişlerdi. Kısa bir süre Atlılar birer hayalet gibi sessizce ilerlediler. Düzlüğe indiklerinse Rus çadırları ile aralarında beş yüz metre mesafe kalmıştı. Burada dağılarak ilerlemeye başladılar. Atlar tırısa kalkmıştı. Çadırlara yaklaştıkça Türk atlıları gökteki hilal gibi olmuşlardı. Sanki çadırların tamamını da bu hilalin arasına alacak şekilde oluşturmuşlardı. Sabahın bu erken saatinde ellerindeki tüfekleri ile atlarının üzerinde dimdik oturan iki bin adam çadırların çevresinde kendilerini bekleyen makineli tüf eklere doğru gittikçe artan bir hızla ilerliyorlardı. Enver paşa beyaz atı ile en önde ve hilalin ortasında idi. Sami bey hemen yakınında ve sağ yanında At sürüyordu. Kerim bey sol tarafında idi. Diğer kumandanlarda küçük mangalar halinde düzenlenen birliklerinin başında idiler.

Hiç yorum yok: