“ Çerilerim, yiğitlerim, Ben Satuk Buğra Hanınız. Aslan Bazır hanın oğlu. Bu zamana kadar Hanınız olarak sizlere haksızlığım oldu mu ? “
Abdülkerim Satuk Buğra Hanın gür sesi ikindi akşam üzeri çöken sessizlik içinde her taraftan duyuluyordu. Soruya ordu topluca karşılık verdi. Dediler ki;
“ Hayır Satuk Buğra Han biz senden haksızlık görmedik”
Abdülkerim Satuk Buğra Han devam etti Dedi ki;
“ Benim sizleri yanlış bir şekilde sevk ettiğimi gördünüz mü?”
Ordu yine topluca karşılık verdi. Dediler ki;
“ Hayır Satuk Buğra Han biz senden yanlışta görmedik”
Satuk Buğra han derin bir nefes aldı ve dedi ki;
“ Ben Artık Müslüman oldum. Atalarımın dini olan Şaman dini terk ettim. Bundan sonra adım Abdülkerim Satuk Buğra Handır.
Şimdi sizleri de bu hak dinine davet ediyorum. Eğer bu zaman kadar size yalan söylemedi isem yine yalan söylemiyorum. Eğer bu zamana kadar sizler haksızlık yapmadı isem yine haksızlık yapmıyorum. Eğer bu zamana kadar benden bir kötülük görmedi iseniz, şimdiki yaptığımın da doğru bir seçim olduğuna inanın ve İslam dinine girin. Hepimiz birden Allah’ın kılıcı olalım. Hanların, Sultanların, kağanların ve emirlerin değil. Allah ’ın kılıcı olalım.”
Kısa bir an sustu. Güneç batmak üzere idi. Vadiye derin bir sessizlik çökmüştü. Beş bin kişilik orduda çıt ses çıkmamıştı. Gök Alp Tarkan Satuk Buğra hanın az ilerisinde ve atının üzerinde kaya gibi duruyordu. Sessiz ve sert.
Bu kısa sessizliğin arkasında Abdülkerim Satuk Buğra Han kılıcını kınından sıyırdı. Kılıcın kından çıkarken çıkarttığı tiz ses garip bir yankılanma yaptı. Abdülkerim Satuk Buğra Han çektiği kılıcını havaya kaldırdı ve diğerlerinden daha gir bir ses tonu ile dedi ki;
“ Şu andan itibaren Ben Müslüman’ım. Bu kılıcım bundan böyle sadece İslam adına kınından çıkacaktır. Şimdi burada ilk ve son defa soruyorum. Sizlerde benimle birlikte Allah yolunda mücadeleye var mısınız?”
Kısa bir sessizlik daha oldu. Ana bu defa fazla sürmedi. Gök Alp Tarkan atını hafifçe topuklayarak tepeye çıktı. Kılıcını sıyırdı ve yüksek sesle dedi ki;
“ Benim kılıcım bu zamana kadar doğru sözlü, adil ve daima doğruyu seçen Buğra hanın emrinde olmuştur. Onun şimdide doğru olanı yaptığına inandığım için bende Müslüman oldum”
Askerler arasında çok sevilen , oradaki çerilerin hepsinin de hocası olan Gök Alp Tarkan’ın bu hareketi orduda kıpırdanmalara sebep olmuştu.. Nitekim kısa bir süre sonra ordunun seçkin kırk kadar yiğidi atlarını topuklayarak ordunun içinden çıktılar ve tepenin eteğini dolaşarak Abdülkerim Satuk Buğra Hanın arkasında yerlerini aldılar.
Askerler arasında kıpırtılar çoğaldı.Yer yer kopmalar olmaya başladı. Çok geçmeden de ordunun tümüde sanki yer değiştirmiş gibi tepenin diğer tarafında aynı şekilde toplandılar.
Bunu üzerine Abdülkerim Satuk Buğra Han kılıcını tekrar kaldırdı ve gür sesi ile dedi ki;
“ Şahadet ederim ki Allah tan başka ilah yoktur.
Beş bin kişinin hepsi birden tekrarladılar. Beş bin erkek sesi akşamın sessizliğinde öylesine güçlü çıktı ki bir konak ötedeki Arap ordusu bu sesi işitince şaşkına döndüler.
Abdülkerim Satuk Buğra Hanın dedi ki;
“ Ve yine şahadet ederim ki Muhammet onun kulu ve Peygamberidir. “
Ordu topluca bunu da tekrarladı. Hemen arkasından Abdülkerim Satuk Buğra Han daha gür ve daha yüksek sesle üç kere tekbir getirdi;
“ Allahu ekber Allahu ekber Allahu ekber “
ve derler ki mevaraünnehirin en dar olduğu bu vadide tekbir sesleri öylesine güçlü çıktı ki taşlar yerinden oynadı, kayalar aşağı yuvarlandı. Kurtlar kuşlar uyandılar ve bu tekbir sesine eşlik ettiler.
11 Kasım 2007 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder