17 Mayıs 2010 Pazartesi
Türk İslam davacılarına çağrı
Sevgili Arkadaşlarım ( 1)
İslam dünyası muazzam ordulara karşı direnişin mümkün olduğu inancına yüz yıl öncesinden sahiptirler. Ama zaman içinde ve sürekli süper güç propagandaları ile bizlerin gözlerini korkuttular. Ancak son zamanlarda Amerikan’ın Vietnam da, gerekse Sovyetlerin Afganistan da yediği darbe ile İslam alemindeki bu psikolojik kırılma yerini mücadele azmine bırakmaya başladı. General Aidi di yi ele geçirmek için Somali de yaptıkları askeri harekat ve arkasından hezimete uğramaları da bunun tuz biberi oldu. Son olarak Irak ta ki direniş örgütleri ve bunları başarıları Amerika nın geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli bir sonuçtur.
Yani güçlü ordularla savaşmanın ancak asimetrik savaşla mümkün olduğunu anlamış olmak gerek. Bu sebeple Türk ülkücüleri olarak İslam dünyası lideri anlayışı ile başta Türk dünyası olmak üzere diğer İslam ülkelerinde direniş gurupları oluşturmak gerekir. Ve her direniş gurubu kendi coğrafi yapısı içerisinde mücadele etmesi ve bizim onlarla ayrı ayrı strateji belirlememiz gerekir. Burada eğittiğimiz askerlerin dünyanın her köşesine göre eğitmemiz ve buna göre strateji uygulamamız gerekiyor. BU durum Türk ordusu tarafından emir komuta zincirini ele geçirmek ve dünya ya yeniden bir düzen sağlamak gerekir.
Bu davayı Ülkü edinen arkadaşlarım; (2)
Peki bu üsrece nasıl girildi? 11 Eylül 2000 de Amerika da havalanan iki yolcu uçağının dünya ticaret merkezine doğru rota değiştirerek çarpmasından sonra mı başladı? Yoksa 1979 yılında İran da başlayan Ayetullah Humeyni nin Şahı tarihe gömmesi ile mi bu sürece girildi?
Hangi şekilde olursa olsun İslam coğrafyasında emperyalizme karşı başlatılan mücadele sürecinin 11 Eylülde ABD yi merkezinde vurması ile daha geniş bir alana yayıldığını gösteriyordu. Başta ABD olmak üzere Fransa İngiltere Rusya ve diğer AB ülkeleri yıllarca kan kusturdukları, fitne ve fesatla kanını emdikleri Ortadoğu ülkelerinden şamarı yemeye başlamışlardı. Artık mesele sadece siyasi sınırlar içerisinde kalmamış İslam dünyasında global bir direniş başlatılmıştı. Savaşın adresi belli değildi yani. Cephelerin stratejik planları yapılamıyordu. Cepheyi kendileri açmıyorlardı. Nerden vurulacakları, nasıl vurulacaklarını kendileri de tahmin edemiyorlardı. Londra’nın göbeğinde metrolar bombalanırken, Madrid de havaya uçurulan bir tren istasyonu başka bir cephenin açıldığını gösteriyordu ondan önce.
Müslüman Türk çocuğu; (3)
İslam alemine lider olmak kolay değildir. Bunun fikri oluşmadan, alt kadrolar yetişmeden, ekonomik planlar hazırlanmadan, siyasi ve kültürel hesapları yapılmadan bu mümkün olmaz. Bu sebeple önce fikri anlamda alt yapısını hazırlamak gerek. Ben kendi ülkücü dünya görüşümü burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Ülkücü olarak nizamı alem davasına aday bir fikir hareketiyiz. Bu sebeple hem tarihi seyri iyi bilmemiz gerek, hem de anlamsız Arap düşmanlığı yapmak gibi yanlışa düşmemiz gerek. LİDER OLMAK BÜYÜK TURAN İSLAM DEVLETİ KURMAYA ADAY OLMAK bunu gerektir. İslam dünyası üzerinde lider olacaksak evvela İslam siyasetini de bilmek gerek.
Sevgili kardeşlerim ( 4)
Türk milleti olarak İslam aleminin lider sıfatı ile kurtuluşun, İslam tarihinin yeniden başlaması. İslam dinin yeniden ihya olması ile mümkün olacağı düşüncesi ile bakacağız olaylara. Çünkü İslam tarihi tek alanda yani misal verelim ekonomik alanda ortaya çıkmayacaktır. Tüm bir dünya görüşü olarak çıkacak ve kendi hayat alanını oluşturacaktır. Ve dünyaya yayılacaktır. O zaman batı devletleri sadece bu güçle uğraşmayacak aynı zamanda kendi bünyesindeki Müslümanlar la da muhatap olacaktır. İşte o zaman bizlere dayatılan azınlık hakları iddiaları kendilerinin de başında demoklesin kılıcı gibi duracaktır. Onlarda bunu önlemenin tedbirini üretemeyeceklerdir.
Sevgili gönüldaşlarım. (5)
İslam’ın farklı bir hayat kavrayışının olması kendine ait hayat alanını da gerekli kılar. Eşyaya ve mekâna kendi ölçülerini getirir ve kendi tarzını vaaz eder. Hayat alanını kendi oluşturur hadiseleri kendi üretir.Yani Amerikalı gibi Avrupalı gibi değil Müslüman Türk olarak düşünür ve buna göre hayatını tanzim eder. Tabii ki buda globalleşen dünyada bu gün kendilerini rahat hisseden Batılının alanının daralması ve hatta çok küçülmesi demektir.
Müslüman Türk genci ; (6 )
İslam dünyasının batı karşısında direnebileceğinin kabul edilmesi ile başlayan bir sürece girdik. Bu yeni süreçte, başka bir kültür ikliminin de olmadığını görüyorsunuz. Bunun global bir mücadele alanı olduğunu da kabul etmek gerek. Dünyaya hakim olan bu iki kadim kültürün mücadelesi olacak bu. Unutmayınız ki İslam karşısında küfür tek millettir.
Kardeşlerim , Avrupanın göbeğinde müslüman Türkü temsil eden asaletli bir nesil olarak dimdik durmak borcundasınız. Bu hem tarihimize olan borcumuz hemde temsil ettiğimiz milletimize olan borcumuzdur.
Müslüman Türk ; ( 7)
Bozguncuların en fazla yararlanmaya çalıştığı Şia inanışın Sünni inanışla çatışmasıdır. Böyle bir zehaba kapılmalarıdır. Bu doğru değildir. Bu göz ardı edilecek kadar küçük ve ehemmiyetsiz bir farklılıktır. Kaldı ki Şia ve sünni mezhebinin otoriteleri de böyle bir farklılığı öne sürerek mezhep taassubu ile hareket etmekten kaçınmaktadırlar. İslam da ki bu farklılıklar birleşmeyi engellemez. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bütün mesele İslam hukukunun kuralları üzerinde birleşmek ve bunun uygulanabilirliliği üzerinde hem fikir olmaktır. Ve o zaman görülecektir ki dünyanın her yerinde bulunan Müslüman halklar buna riayet edeceklerdir. Osmanlı bunu başarı ile yaptı.
Türk milleti! ABD Başkanı Bilmem kaçıncı Bush vakti ile doğru söyledi . Başlattığı bir haçlı seferidir. Ama bu sefer onların son seferleri olacaktır. ABD dış işleri bakanının Lübnan dan yaptığı açıklama ve yeniden düzenlenen orta doğu haritası. Her şeyi ortaya koymuyor mu?. Artık miadı dolan bir beşeri güç vardır ellerinde. Bu zamana kadar döktükleri masum insanların kanlarında boğulacaklardır. Ancak gözleri kör olduğu için bunu görmüyorlar. Yeni dünya düzeni Ülkücü düşünce v e fikirle kurulacaktır.
Müslüman Türk! ( 8)
İslam alemi birbirleri ile iktisadi ve siyasi birlik veya iş birliği sağlayamamış görünüyor. Birbirlerine karşı düşmanca hisler ve hatta savaşlara kadar varan olumsuz münasebetler sergilediği de görünen bir gerçek. Bu durumda, parçalamış coğrafya görüntüsü verdiği de doğrudur. Buna rağmen batı karşısında dini ve kültürel açıdan bir blok olarak görünmeye devam etmektedir. Kendi içimizde böyle görünmüyor olabiliriz. Ama batıdan baktığınız zaman bu net olarak görülmektedir. Zaten Amerika’nın tüm İslam coğrafyası üzerine gelmesi de bunu böyle gördüğünün en önemli göstergesidir.”
Ey Müslüman Türk gençliği; (9 )
İki yüz yıldan beri münevver zannettiğimiz ve başımıza getirdiğiniz kişiler tek adres olarak batıyı gösterdiler. Gelişmenin ve medeniyetin merkezi olarak batıyı işaret ettiler. Bu sebeple onlar karşısında bir tavır geliştirmedik. Bir duruş sergilemedik. Allah Resulünün bizlere bıraktığı emaneti namaz kılmaktan oruç tutmaktan ibaret bir din olarak gördük ve İslam dinini hayat alanınızdan kaldırdık. Bir baş örtüsüne dahi tahammül edemeyen sistemlere sarıldık.
Bazı yerlerde ise “İslam sosyalizmi” diyerek çılgınca fikirlere kapılanlarda oldu. Ama gördünüz ki Allah’ın dinine sıkıca sarılmak ve onu hayatınızın her safhasında yaşamak mecburiyetindeyiz. Çünkü biz onlardan olmadan asla onlarla dost olamayız.
Bazılarımız ise Bir zamanlar Halifeye ve onun ordusuna ayaklandık. Yer altı zenginliklerinizi İngilizlerle ve Amerikalılarla yedirdik. Ve halen daha onlarla dost geçiniyor birbirinize düşmanlık ediyoruz.”
Bu davaya gönül verenler; ( 10 )
Batının diğer kanadını temsil eden Amerika’ nın , kör gözle ve şizofreni hastalığının çabaları ile Dünyanın bir tarafına saldırması, batının diğer tarafı olan ve bizlerin Avrupa Birliği diyerek kapısında pineklediğimiz kanadının ise çenesi düşük kadınlar gibi konuşmaktan başka bir şey yapmadıklarını görmek, neler olduğunu anlamak açısından bizlerin basiretlerini açmayacak mı ? İsrail için gösterilen çabalardan küfrün tek Millet olduğunu halen anlamayacak mıyız ? Bizler halen daha Kürt,Türk diyerek, Arap- Acem diyerek birbirlerimize kin kusuyor diş biliyoruz. Allah’ın Resulü bize vaaz etmedi mi. “Arap’ın Arap olmayanlardan üstünlüğü yoktur.” demedi mi? Siz halen daha ırklarınızla övünüyor ve cahilliye dönemine geri dönüyoruz? Kimsenin kendi milletinin inkar etmesinin anlamı yoktur. Ancak diğer Müslüman kavimlere karşı ırk üstünlüğü iddiasında bulunmak İslam’ın vahdet ruhunu zedeler ve İSLAM ALEMİNE LİDER OLMAK MÜMKÜN OLMAZ.
Amerika’nın daha önceki yaptığı gibi mazlum milletlere Jandarmalık vazifesi hissini ne zaman üzerimizden atıp Siyonistlerin orta doğuda yolunu açmak , için bu dev gücü kullanıldığını anlayacağız?”
Kendi elleri ile yaptıkları ve dünyaya yutturdukları Birleşmiş Milletler teşkilatının fonksiyonları yine kendi elleri ile çöpe atmadılar mı? Daha bunu ne zaman anlayacağız ve idrak edeceğiz?”
“Ey Türk Milleti ;(11)
Dünyanın batıdan etkilenmesinin hızlandığı son dönemlerde geri kalmış ülkelerin gelişmeye değil öncelikle ahlaksızlaşmaya başladığını görülmektedir. Batıdan transfer edilen her teknoloji aygıtı beraberinde ahlaksızlığı da getirmiş ve ahlaksızlığı tetiklemiştir. Batının hayat tarzını kabullenmenin gelişmeyi de garantileyeceği şeklindeki yanlış anlayış ne yazık ki Osmanlı aydınlarından bu güne kadar gelen aydınlar hastalığını oluşturmuştur. Her ne kadar da mütedeyyin kesim buna tepki gösterse de, karma eğitim den tutunda, kadınlarınızın sokağa dökülmeleri ve kadın hakları adı altında kadınlarınızı erkeklerinize karşı kışkırtılmasına kadar hemen her alanda sistem eli ile zorlanmıştır ve hastalık aydınlar aracılığı ile devlet hastalığı haline gelerek bu gün dahi baş örtüsü bahanesi ile Allah ın ayetleri tartışılır hale gelmiştir.”
Arkadaşlar; (12)
Unutmayınız ki batının modernleşme süreci, ahlaksızlaşma süreci ile aynıdır.İçinde bulunduğunuz şu hale bakın ve Allah’tan korkun.
Kaldı ki batının bu gün yaşadığı ahlak zemini ahlaksızlığın ahlakıdır. Ve ahlaksızlığın en uç noktasında bulunmaktadırlar.
Ahlaksızlık ile düşünce hürriyetini birbirine karıştıran batı felsefecileri ve düşünce adamları yanılmışlardır.
Düşünce hürriyetinde ki sınırsızlık, kendince bir ahlak anlayışını da gerçekleştirmekten imtina etmemiş ve hatta ahlaksızlık sınırı düşünce hürriyetinin sınırını ciddi anlamda aşarak buna da kendince kılıf uydurmuştur.
Bunun en açık ve net şeklini cinsel hürriyet anlayışı ile ortaya attıkları alanda görüyoruz. Fuhşu ilk okul çağına kadar indirmiş ve ne yazık ki bazı Müslüman topluluklarda da bu anlayış kabul görerek Allah’ın şiddetle ret ettiği fuhuş hayata hakim olmaya başlamıştır. Entegre hale getirilmiştir.
Ülküdaşlarım ; (13)
Serbest düşüncenin, hayatı serbest yaşamayı gerektireceği doğru bir yaklaşımdır. Bu anlamda seküler bakış da tutarsızlık yoktur.
Türk milleti ve Ey iman edenler!
Ancak! bu anlayışın batıda Hıristiyanlıkla yaptığı yoğun mücadele her ikisi arasında bir kan davası doğmasına sebep olmuş ve dine dair her ne varsa yok etme hedefini amaç eden bir materyalist anlayış hakim olmuştur.
Seküler bakış açısının ve hayat alanının genişlemesi ile dinin hayattan mümkün olduğunca çekilmesi en azından bir ahlaki boşluğun oluşmasını sağlamıştır.
İşte İslam aleminin yara aldığı en önemli nokta budur. Unutmayın ki, ceddimiz İslamiyet le Viyana kapılarına gittiler. Ama oradan Sakarya ya bizi sözde Müslümanlar geri getirdiler.”
Değerli arkadaşlar
Münevverlerinizin aldandığı noktada buradadır. Materyalist anlayışın bir takım ahlaki değerleri üreteceği düşüncesinde yanılmışlardır. Allah korkusu ve Peygamber sevgisinin kalmadığı bir toplumda seküler anlayış ve kapitalist zihinlerde ahlak ferdi bir dürtüden öte anlam taşımaz ve ahlaksızlık tüm müesseselere hakim olurken herkes “ ahlaklı “ olduğunu savunur.
Müslüman Türk genci; (14 )Batı felsefecilerinin İslam aleminde de kabul gören sapık görüşleri ve bunların ders kitaplarına dahi girdirilerek yeni ve taze beyinlere yerleştirilmeleri neticesinde yaratılış hikmeti ve manevi iklimler unutulmuş maddeci bir zihniyet ve kapitalist bir anlayış doğmuştur. Hür düşünce talebi tüm manevi değerleri yerle bir etmiştir. Oysa hür düşünce yoktur. Düşüncenin kaynağı ya rahmanidir ya da Şeytanidir. Bunların hür düşünce dedikleri ise Şeytanidir.İşte tarihin her diliminde insan oğlu bu hale geldiğinde kendilerine yeni tanrılar edinme ihtiyacı ve gafleti içinde olmuşlardır.”
Bu zamana kadar Türk - İslam aleminin bir taraftan Sovyetler bir taraftan da Batı karşısında ki halini ve umumi olarak insanlığın geldiği noktayı iyi tespit etmemiz gerekmektedir. Hür düşünce ve serbest akıl talebi aynı zamanda hayatın pratiğine dönük taleplerin de kaynağıdır. Ama hür düşünce talebinin aşırı baskısı hayatın nasıl yaşanacağına dair manevi kaynakları yerle bir etmiştir. GÖNDEREN SONCİHANGİR
“ Allah tan korkması gerektiği gibi korkanlar! Seküler anlayışın temelini oluşturan materyalist düşünce, hayatın nasıl yaşanacağına dair sorunun cevabında insanları hür düşünce macerasında götürebildiği yere kadar serbest bırakmıştır “
Onları en fazla korkutan Türk milletidir.Gördünüz en küçük bir kıpırdamamızda nasılda telaşlandılar. Yıllarca bir taraftan İngilizlerin çalışmaları, bir taraftan Osmanlı içindeki Yahudileri ve masonları kullanarak sonra da Kürt - Türk diyerek parçaladılar. Bundan sonra Türk olgusu da onlar için tehdit olmaktan çıktı. en azından onlar öyle sanmışlardı Bizi bir arada tutan İslam anlayışını bozdular. Cemaatlere böldüler. Global anlayışı yerleştirdikçe Radikal cemaat sayısı hem aza indi hem de zayıfladı. Oysa bir milleti ayakta tutmak, değerlerini yaşatmak radikal tavırlarla mümkündür. Ama bizi milli birliğimizden dini değerlerimizden ve karakteristik özelliklerimizden uzaklaştırarak yozlaştırdılar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)