8 Kasım 2008 Cumartesi


kıçını açarak ekrana çıkıp;
“ benim kalbim temiz “ diyen fahişe
eminim, senin kıçın kalbinden daha temizdir…

1 Kasım 2008 Cumartesi

bırakın artık bu şerefsizliği


Fatih Altaylı ismli kişiden bahsediyorum
Aslında baş örtülü bir bayanın kontör karşılığı fuhuş yaptığını var sayarsak buradan Fatih Altaylı nın ne anlatmak istediğini anlamamız mümkün mü?
Bence mümkün değil ..
çok basit bir kişilik sahibi olduğu sonucu çıkabilir buradan
Veya birilerinin memnun etmek için konuyu gündemde tutmak sevdası ile yapıyor olabilir
Belki de elinde konuşacağı malzeme yokta bundandır diyebiliriz
Dahası baş örtüsü gündemi ile İslam dinine saldırı yaptığı sonucunu çıkarabiliriz buradan
Başı kapalılar cumhuriyet kadını değiller. laik kesimin genel yaygın kanaati. söylemler yaftalamalar ile gelişip gidiyor tehlikeli noktalara doğru. cumhuriyet kadını cumhuriyet öğretmeni cumhuriyet askeri. ilh
Bunu dışında kalanlar;yobaz, siyasal İslamcı, geri zekalı irticacı
cumhuriyet bayramında protokolü terk eden subaylardaki tavır ile Altaylı nın ekrandaki yırtınmaları arada bir baş örtülülere karşı uydurduğu yalanlar farklı değil aslında. yollar hep aynı. yeri zamanı mekanı ve rütbeleri farklı sadece. Altaylı onbaşı.ne diyor “ Baş örtülü kız yolda önümü kesti " arasından şu iddiayı ileri sürüyor; "Kontör karşılığı fuhuş yapıyorlar"
şimdi bende senin kadar cahil olsam bu mantığın tersini kullanırım. Başı açıklarda fahişedir derim en azından. Altaylı mantığı ile bakarsak bunu diyebiliriz değil mi? Homolardan travestilere kadar hepside bu mantığa göre cumhuriyetçi ve laik. Genel evlerdekiler de hep başı açık. Ama bana göre genel evdekiler Altaylı dan çok daha dürüst. Aslında onlar fahişede değil. onları oraya mahkum edenler fahişe bir zihniyetin ve ideolojinin mensubudur. Ve devam ediyor zeka problemli sunucu; "Yolda önümü kesen başı örtülü bir bayan bana; 'Büyüklerimiz başörtülülerin okullara, üniversitelere girmesi için uğraşıyorlar. Lütfen programınızda bu talebi dile getirin. Biraz da başörtülülerin kötü yola düşmelerini engellemek için uğraşsınlar. Ekonomik güçlükler nedeniyle para karşılığında fuhuş yapan başörtülüler tanıyorum' dedi."
şimdi bana kaç tane kötü yola düşmüş başı kapalı gösterebilirsin diye sorsam;dansözlere taş çıkartacak şekilde kıvırtırsın. Ama ben sana istediğin kadar Laik zihniyetinüretimi fahişe gösterebilirim
bende bir gün yolda giderken bir kadın geldi başı açık.” kardeşim ben, fahişe hayata itan bu sistemin okullarıdır. kız erkek karışık okuyoruz biliyorsun orada etkileniyoruz dolayısı ile ne edep kalıyor ne de karşı cinse saygı. değmedik yerimiz kalmıyor. erkek öğrencilerin ve hatta öğretmemelerin baskısı altındayız “ dedi
şimdi Altaylı beye soralım
Binde bir de olsa bir başı kapalı fahişelik yapabilir. Çıkabilir oradan da. Bunu meye mal etmeye çalıştığını açıkça konuş eğer şerefli ve dürüst bir kişi isen. Düşmanlığın neye açık konuş.İslam dinine değilse sana ne fuhuş yapanın açık ya da kapalı olmasından. Kapalı ya da açık fahişe fahişedir.
Ama entegre fuhuş tesisi halin getirilen bu okullar senin gibilerin eseri unutma. Ne diyelim şimdi senin mantıkla. Laik okullar fahişe mi üretiyor diyelim?

Anayasa mahkemesi kapatılsın


Peki ne olacak şimdi ?
Anayasa mahkemesindeki on bir kişinin zihniyeti ortalığı karıştırdı. Hukuku, demokrasiyi, insan haklarını, insanlığı, medeniyeti, cibilliyeti ahlakı namı-usu dinin hükümlerini rafa kaldırdı. Velhasıl bu on bir atanmış adam milletin yüzde sekseninin arzularına gem vurdu. Haklarını ihlal etti.
Kendi ideolojilerini dayattı, hukukun içene etti.
Sokağa dökülen tepkilerden bir pankart dikkatimi çekti.
” Ya meclis kapatılsın ya da anayasa mahkemesi”
Evet, bu on bir atama, anayasaya rağmen nemrutça bir tavırla meclis kararını hiçe saydı. Aslında çarpık ideolojinin oluşturduğu çarpık bir rejimden de fazla bir şey beklemek safdillik olacak. Bunları atayanlarda, bunları yetiştirenlerde bunlara diploma verip hukukçu sınıfına koyanlarda aynı zihniyet. Kendisine lazım olduğu kadar hukukçu karakteri taşır bunlar. Evrensel insani değerlerle alakaları yoktur. Müslüman zaten değiller. Peki ya bizde Müslüman’ız derlerse!
Olur a! Neden olmasın? Ama sanmam, en azından utanırlarda demezler.
Neyse konumuza dönelim;
Bu sistem çarpık. Kuruluşunda bile bu çarpıklığı görmek mümkün. Daha Osmanlının nesli ortada iken batı anlayışı bir modeli dayattılar. Çağdaşlık adına model olarak alınan batı normları bin yıllık bir kültür birikiminin dil birliğinin din birliğinin üzerine kara bulut gibi indirildi. Medeniyet adın dilimiz değiştirildi çağdaşlık adına din değiştirilmeye çalışıldı dini ve milli kavramların ırzına geçildi. Bu gün çekilen sancının kaynağı ileriyi görmekten aciz olan Cumhuriyet kurucularıdır. Bir adım önlerini göremeyen, devlet adamlığı ile alakaları olmayan bir avuç kişi ülkedeki azınlığım kültürünü devlet gücü ile çoğunluğa dayattılar. Başka bir tabirle kurtuluş savaşının kazanılmasındaki ulvi değerler ortadan kalktı. İşgalciler amaçlarına ulaştılar. Yani Hıristiyan ın Yahudi nin hayat alanını oluşturdular ve Müslüman ın hayat alanını kısıtladılar. Kamusal alanı gayri İslami tarzda, ve gayri Müslim in inancına göre şekillendirdiler. Sonra da Müslüman a dönüp çağdaşlık, medeniyet, çağdaş kıyafet zırvaları ile dayattılar. Millet önce şok geçirdi. Sonra kendince çözümler aramaya başladı. Bu cahillerin kurduğu halk partisinden kurtulup DP ye sarılınca hemen ihtilal yaptılar.
Milletin içinde bulunduğu buhranlı dönemden faydalanan ve yine bu aziz milletin sağ duyusunu, devletine olan sadakatini kullanana bu zihniyet buna rağmen kan dökerek ayakta kalmıştır. Bir şapka meselesinde binlerce kişiyi idam sehpasına göndermekte bir an tereddüt etmeyen despot zihniyet kurduğu çarpık sistem ile de bu millete en büyük kötülüğü yaparak gitmişlerdir.
Bu gün bu ülkede huzur yoksa, kan akıyorsa, Kürt Türk diyerek bir ayırım yapılıyorsa sebebin temeli cumhuriyetin kuruluş amacında aranmalıdır.
Latin alfabesinden tutunda dans kültürüne kadar içerdeki bir avuç Hıristiyan, Yahudi ve Ermeni azınlığın inanç kültür ve hayat anlayışıdır. Dayatılan. Bu gün kamusal alana hakim olmak derdinde olan bu zihniyet aynı mantıkla ve aynı malzemelerle dayatamaya devam etmiyorlar mı? Meclise rağmen anayasa mahkemesinden çıkan kararın cumhuriyetin kuruluş mantığı ile hiçbir farkı yok. Bu mantık kuruluşunda olduğu gibi halen daha dışardan icazet alarak içerde Müslüman Türk’e, dahası kültürüne diline dinine karşı adeta savaş açmıştır.Milletin seçtiği başbakanı asmış, bu milletin parlamentosuna karşı daime düşmanca ve kaygı ile bakmışlardır. Halen de aynı zihniyet devam etmektedir. Bürokrasi ve iş dünyasını eline geçiren ve siyasi hayatımıza derin devlet diye geçen bu yapı , bu gün Ergenekon adı altında kirli yüzünü göstermektedir.
Kuruluş icazetini başta İngiliz, Rus, ve batılı ülkelerden alan, Yahudi ve Ermeni lobilerinden aldığı destekle de başımıza bela edilen laik sistem bu gün halen aynı güçler tarafından sürdürülmek istenmektedir. Bunlar bu milletin evladı değildir. Açıkça din düşmanlığı yapamadıkları için de laik kavramı öne sürerek zihinleri karıştırmakta ve bu kavramın arkasında resmen İslam düşmanlığı yapmaktadırlar.
Bunlar kendilerine Türk derler ve Türklüğü kimseye bırakmazlar. İsimlerinin, Kemal, Mustafa, Ahmet Mehmet olması önemli değil. Zihniyetleri önemli. Bir kimse Müslüman değilse adının ve ırkının önemi de yoktur. Sonuçta bu ülkeye o kişilerden hayır gelmez. Onlar menfaatlerinin gereğini yerine getirler. Dışa bağımlıdırlar ve gerektiği zaman kaçacakları yerler hazırdır.
Bunlar iş adamı, medya, Askerlerin arasında, dış işlerinde, bazen sağcı bazen solcu, çoğu kez liberal. Ve vazgeçilmez hümanisttirler. Mevlana törenlerine en başta giderler. Hümanist felsefe okurlar ama, iş baş örtüsüne geldi mi, İslam’ın hakkı ile yaşanması meselesine gelindi mi bu zevatların ne insan sevgileri kalır ne çağdaşlık kalır ne hak ne özgürlük. solcu Milliyetçilikleri, Sağcı sosyalistleri çağdaşlıkları, medeniyetleri ve Atatürkçülükleri de bu çerçeveden dışarı çıkmaz.
Onların ilahı da hukuku da medeniyeti de ilkeleri de ateist bir anlayış üzerine kurulmuştur.
Siz bakmayın Süleyman Demirel in “ Namaz kılanlara karışan mı var” dediğine. Elinde gelse idi, o Süleyman kendi yasaklardı namazı, niyazı
Kendi insanlarına kırk yıl yalan söyleyen bir adamdan ne beklenir ki?
Eğer adil ve tarafsız bir mahkeme kurulup geçmişe doğru şu Devletin başına gelen adamları bir hesaba çekse, hesap veremeyeceklerin başında Demirel gelir.
Evet bu geriye dönük geziden sonra tekrar soralım;
Anayasa mahkemesi mi kapatılsın, yoksa meclis mi?
Meclis kapatılamaz. Meclis milletin istişare yeridir. Müslüman Türk milletinin kurduğu bir arada cem olmak, birlikte yaşamak maksadı ile adına da cumhuriyet olarak belirledikleri bir cumhuriyet Meclisidir orası. Bu meclis kapatılırsa o zaman her kes kendi başının çaresine bakmak zorunda kalır.
Bunun diğer anlamı da şudur.
Her şehirde bir meclis kurulur. Tabi aynı zamanda o meclisi koruyacak birde ordu kurulur. Bu millet ordusunu da düzenini de çok çabuk kurar.
Bunu mu istiyorsunuz? Memleketi buraya mı götürmek istiyorsunuz? Son zamanlarda yapılan ayaklanma denemelerinin arkasında yatan ne?Bu provalar ilerdeki başka bir hareketin habercisi mi ? Nedir bu küçük çocukların taşla sopa ile devlete karşı ayaklanmaları?Güvenlik güçlerine karşı yapılan bu saldırılar acaba oradaki polise mi yapılıyor ?Yoksa devletin yapısına mı ? Küçük şeyler büyük şeylerin habercisidir beyler. Bu topraklar verimli. Tohum ekilmişse hamile kalınacaktır. Sonuçta doğum da olacaktır tabi.
Sadece seçim mi bahane ediliyor. Mahalli seçimler yapılırsa bitere mi bu sizce?
Anlaşıldı ki anayasa mahkemesinin gerekçeli kararı ideolojik kaygılarla alınmış uydurma, ütopya, başka bir deyimle şizofreni üretiminin sonucu alınan bir karar. Ya da peşin bir din düşmanlığı ve daha vahimi Millet düşmanlığı aranır bunun arkasında. Anayasa mahkemesi kapatılabilir. Meclis millet adına yetkileri tekrar eline alır ve yeniden bir yapılanmaya gidebilir.
Anayasa mahkemesi kapatılabilir. Hatta kapatılmalıdır. Yeniden düzenlenen bir anayasa halka götürülmelidir. Bu memleketin kaderi bir kişinin ideolojik kaygılarla yaşayan şizofrenlere bırakılamaz. Has bel kader hukukçu olmuş has bel kader oralara gelmiş ne idüğü belirsiz kişilerle memlekete karanlıklara itilemez.
Artık ne bu anayasaya, ne de bu anayasa mahkemesi üyelerine güven kalmamıştır. Sadece bu aldıkları kararla ilgili değil.
Bu kafanın daha önce aldığı kararlarını da tekrar tartışmaya açmalıdır. Başbakanın dediği gibi. Tam anlamı ile X-CHP kafası. Faşist, diktatör kafaya sahip üyeler.
Ekrandaki görüntülerinin de zaten pek hayırlı tarafı yok. Her şeyi kendilerinin bildiğini zanneden ve bu kuruntu ile, yüzlerinde en küçük bir tebessüm kalmamış, esnemeyi bile zafiyet olarak gören firavunlar oligarşisi.
Evet anayasa mahkemesi kapatılmalıdır. Sadece kapatılmamalı, bu kararın altına imza atanlar yargılanmalıdır. Türkiye Büyük Millet meclisi oluşturacağı bir hukuk meclis kurulmalıdır. Burada bu üyeler millet adına yargılamalıdır.
Aksi, halde Türk milleti adına orada bulunan vekiller bu durum karşısında büyük bir vebal ve sorumluluk altındadırlar.
Anayasa mahkemesi gerekçeli karar kargaları bile güldürecek, ya da öfkeden halkı galeyan getirecek kadar sorumsuz, ideolojik kadınlara ve daha da önemlisi Müslümanlara hakarettir. Bu suçtur. Suç işlediler.
Birincisi hukuk kargaları güldürmek için icra edilmez. Bu gün kargalar gülüyorsa buna anayasa mahkemesi üyeleri suç işlemişlerdir. Hukuku ve daha da önemlisi anayasayı, anayasaya inancı gülünç hale getirdikleri için yargılanmalıdırlar.
Suç işlediler
İkincisi Meclisin büyük bir çoğunlukla aldığı kararı iptal etmiş meclisin küçük azınlık olan CHP nin istediğini yapmışlardır.
Suç işlediler . Halkın hassasiyetini zedelediler. Tahrik ettiler.
Şimdi daha iyi anlaşıldı ki yıllardan beri; “ Demokratik- hukuk” zırvaları ile hep milleti kandırmışlar. İşte Miletlin iradesini meclise yansıtan, siyasi bir iktidarın gücü karşısında afalladılar, şaşkına döndüler, Ne diyeceklerini yaptıklarını nasıl izah edeceklerini de şaşırttılar.
Milletin artık tahammülü kalmıyor. Küçük bir gayri Müslim azınlığın, Sabatasit in, Yahudi nin arzuları ile Müslüman ülkesi idare edilmez. Bunda fazla direnmenin anlamı yok. Yıllarca Demirel kandık.Yıllarca milliyetçilik hikayesine aldandık. Şimdi millet kendi asli yapısına dönmeye başladı. Kimlerin, hangi zihniyetlerin yalancı, hain olduğunu kimlerin samimi olduğunu net bir şekilde görülüyor artık
AKP hükümetleri bunu gösterdi. Önümüzdeki seçimde yüzde atmış ile tekrar iktidara gelecektir.
Hükümete tavsiyem milletten aldıkları yetkiyi hakkı ile kullanmalarıdır. Abdurrahim Karakoç üstadımın dediği gibi
“ Gene tehir etme üç ay öteye, bu dava dedemden kaldı hakim bey”
Karakoç üstadıma saygılarımla


****








Laikliğin tanımını yaptılar
Ben anlamadım ya sizlerAnayasa Mahkemesi gerekçeli türban kararında daha önce tartışma yaratan, “laikliğin tanımı” da yapıldı. Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen laik Cumhuriyet ilkesi “nin ne anlama geldiği ve laikliğin 6 kriteri şöyle sayıldı:1. Egemenlik ulusa aittir.
Acaba öyle mi? buradan öyle görülmüyor. Herhalde millet adına karar veren sizler ya bu milletin mensubu değilsiniz, ya da bu milleti tanımıyorsunuz. 2. Ulusal irade dışında herhangi bir dogma siyasal düzene yön veremez.
Vay be ne güzel laf bu böyle. Ulusal irademi laikliği getirdi. Laikliği ulusal iradeye mi sordular getirirken. Yoksa silah zoru ile dayatarak mı getirdiler.Hele bir halka sorun bunu bakalım. Ahkam kesmeyin oradan . 3. Hukuksal kurallar dinsel buyruklar yerine demokratik ulusal talepler esas alınarak aklın ve bilimin öncülüğünde kabul edilir
Ne demek istiyorsunuz yani şimdi. Dinsel buyruklar bilime aykırımı diyorsunuz. Ama unutmayın ha.. Dinsel buyruklar tarih içinde büyük medeniyetler imza attı.Bir devletin altı yüz yıl ayakta kalmasını sağladı. Resulullah dönemindeki medeniyeti dünya,ne ondan önce ne de onsan sonra bir daha görmedi. Eğer sizin medeniyetteki kastınız “ insanca yaşamaksa” O zaman burnunuzun ucuna iyi bakın. Senin laik hukuk anlayış seksen seneden seksen yerinden delindi
4. Çoğunluk ya da azınlık dinine, felsefi inançlara veya dünya görüşlerine mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın, din ve vicdan özgürlüğü ayrımsız ve önkoşulsuz herkese tanınır ve Anayasada öngörülenin ötesinde herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaz.
Ya baş örtüsü meselesi de bu cümlelerin içinde mi?5. Din veya din duygularının kötüye kullanılması ve sömürülmesi yasaklanır.
Allah Allah ateist kafaların din ve din ile ilgili yorumlarında hayranım doğrusu. 6. Devlet tüm işlem ve eylemlerinde dinler ve inançlar karşısında eşit ve tarafsız davranır.
Hangi devlet bu. Silahlı kuvvetler ni, parlamento mu anayasama mahkemesi mi, Yargıtay baş savcısı mı ?
Karıştırdım da.Rönesans reform tartışmasıGerekçelİ kararda, laiklik ilkesinin düşünsel temellerini Rönesans, Reformasyon ve Aydınlanma dönemlerinden aldığı belirtilerek şöyle denildi: ”Çağdaş demokrasilerin ortak değeri olan bu ilkeye göre, siyasal ve hukuksal yapı, dogmalardan arındırılarak akılcılığı ve bilimsel yöntemleri esas alan ulusal tercihlere dayanır. Laikliğin bu işleviyle toplumsal ve siyasal barışı sağlayan ortak bir değer olduğu açıktır.”
Sormadan edemedim;
Neden yapamadınız bu zamana kadar. Nede toplumsal barış sağlanamadı bu ülkede. Cumhuriyeti kuranlar da dahil hep kan akıttılar. Ya devlet eli kan akıttılar yada insanları bir birlerine kırdırarak. Seksenden önce solcu sağcı diyerek iki sivil gurup arasında çatılıyordu. Aslında içinde devlet vardı. Ama en azından bilinmiyordu.
Şimdi ise Kürt Türk diyerek çatıştırılıyor. PKK kimin eseri. Neden bitmiyor? Kimlerin işine geliyor?Buna devlet eli vatan çocuklarının atıştırılması denmez de ne denir. Hem de devletin kontrolünde.
Ve böylece kana doymayan dogmatik laiklik bu gün ahkam kesiyor ve devam ediyor ;

“ Hukuksal düzenlemelerin dinsel buyruklara dayandırılması, birey özgürlüğünü ve bu temelde yükselen demokratik işleyişi olanaksız kılar.
Siyasal yapıya egemen dogmalar öncelikle özgürlükleri ortadan kaldırır.”

Hımm bak burada doğru söylüyorsunuz. Dogmatik laiklik siyasi özgürlükleri kısıtlıyor. Laik adına işkence çektiriyorsunuz Müslümanlara.

“Çağdaş demokrasiler, dogmalara karşı akılcılıkla durur, din ve devlet işlerini birbirinden ayırarak, dini siyasallaşmaktan ve yönetim aracı olmaktan çıkarır.”
Hangi akılla. Laik düzende akıl olsaydı evvela bu memleketin geçmişine sahip çıkardı. Azınlığın arzularına değil, çoğunluğun arzuları egemen olurdu.
Sorsan şimdi sizlere;
Bu ülkenin adı neden Türkiye? Türklerin olduğu için dersiniz. Türklerin bir dini var mı desem, İslam dersiniz. En azından kahır ekseriyeti Müslüman dersiniz. Peki kahır ekseriyeti Müslüman ise o zaman neden azınlıklarla bu memleketin gerçek sahipleri eşit oluyor. Hangi çağdaş demokrasi bu. Çağdaşlığı kim belirliyor. Bir avuç ateist mi yoksa masonlar mı ? Kim belirliyor.? Kimlerin kıstasları ile hayat anlayışı ile inanç anlayışı ile idare edilmek istiyoruz, açıklayın .
Açıklayamazsınız. Çünkü kahır ekseriyeti rağmen bir azınlığın ideolojisi devlet gücü olarak tutuluyor. Diğerlerine de bol keseden çağdaşlık nutuklar.
Sevsinler

tavır koymak


Tavır koymak
Cumhuriyet bayram kutlamalarında yine bir dizi düşündürücü, ibret verici manzaralar ile karşılaştık. Yine bazı subaylar baş örtülü bayanlara karşı değişik yerlerde değişik biçimlerde tavır sergilediler. Bu kadar cahil, bu kadar düşüncesiz bu kadar basit düşünün bu kişilerin Türk silahlı kuvvetlerinde bulunmalarından şahsen ben ziyadesi ile rahatsızlık duyuyorum.Bu subayların tavırlarını gördükçe işgal kuvvetleri geliyor aklıma. Bir Fransız askerinin 1919 yılında Maraş’ ta yolda giden Maraşlı Müslüman hanımlara sataşarak “ Burası artık Fransa dır Fransa memleketinde ise çarşaf ile dolaşamazsınız” diyerek kadının çarşafına el atmıştır. Sonrası malum. Kodca bir şehir halkı sokağa inmiş, ne açlığa ne silahsızlığa nede düşman kuvvetlerinin üstün ateşe gücüne aldırmadan, buna rağmen 22 gün gece gündüz savaşmış ve Fransız memleketine gönderilmiştir. Maraş Kahraman olmuştur. Şimdi Kahramanmaraş olarak anılır. Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum
Burada tavır işgal kuvvetlerinin zihniyetini anlatmaktan ziyade fiili işgalin yaptırım gücünü fırsat buldukça şehir halkına hatırlatmak gibi bir taktik olduğunu düşüne biliriz. Benzer bir olayda bayrak vakasıdır. Yani bence bu bir tavırdır.
Cumhuriyet resepsiyonlarında, protokollerde veya sair zamanlarda bu subayları gördükçe acaba burası Fransa mı oldu, yoksa bu subaylar Fransız mı ? diye sormadan edemiyorum.Bu tavır kime ? Neden ? Bu subaylar Müslüman değiller mi ? Değillerse Türk silahlı kuvvetlerinin içinde ne işleri var.Eğer Müslüman iseler dinin bir emrini yerine getiren bir bayana bu tavır neden ?Bilmiyorlar mı bunun Allahın emri olduğunu? Bilmiyorlarsa neden genel kurmay bu konuda subaylara bilgi vermiyor Şehit kavramını bu kişiler için nasıl kullanacağız? Allahın emrine karşı gelen. Bir ibadeti yerine getirdiğinden dolayı bir Müslüman bayana tavır koyan bu kişiler şehit olur mu? Konu burada kadın değil. Kadının inancına olan tavırdır. Herhalde aynı kadın başı kıçı açık orda olsaydı bu subaylar bu tavrı koymayacaklardı. O zaman tavır İslam dinine olan bir tavırdır. İslam dinine tavır koyan kişi gayri mislimdir. Gayri Müslim bir kişi de şehit olmaz. Zira bu kavram kuran kaynaklıdır ve kimin şehit olacağını kuran da açıkça okumak mümkündür. Müslüman Türk milleti ordusunu ne için besler. Neden evlatlarını bile bile ölüme gönderir. Bu vatan için. Bu vatanı vatan yapan denir. Vatan içinde inançlarımı hür olarak yaşadığım bir toprak parçasıdır. Bunun için gönüllü askere gideriz. İnancımın değerlerimin olmadığı , hür olarak yaşayamadığım bir toprak parçası vatan olmaz. O zaman dünyanın her hangi bir ülkesine giderim orada yaşarım. Oranın ordusunda da aynı işi yaparım. Bu topraklar için dökülen kanların tek sebebi İslam dinidir. Aksi halde Fransız subayların istediğin yaparak Maraşlılar başlarını açsalardı, bu gün laiklerin oluşturduğu kamusal alandan her halde çok daha medeni olurdu ortalık.
Fransa da yasak değil de…

Diğer taraftan Üniversite kapısındaki baş örtülü kıza !
Ya kendinizi doğru okuyun, ya da içinde bulunduğunuz hayatı. Bir sürü gibi, oynan iğrenç oyunlara alet olmayın. Eğer gerçekten Allahtan korkuyorsanız iffetinizle zarafetinizle bir Müslüman hanım olarak Allahın huzuruna gitmek istiyorsanız.Erkeklerle yarışmayı bırakın fıtratınızın gereği gibi davranın.
Kiminiz baş örtüsü takın, sonra ortalıda flörtünüzle ağız ağza dudak dudağa sigara içerek dolaşın.
Sonra da Müslüman olduğunuzu söyleyin. İyi mi ?
Kiminiz okulun kapısında başınızı açın, dışarıda kapatın. Sanki içerdekiler erkek değil. Onlara günah yok. Sorarsak okuma hakkımız deyin. İyi mi? Sanki okuyunca bir halt olunacak. Allah tarın hesap günü “ çocuklar okumak için açtılar başlarını zararı yok” diyecek herhalde. İslam ile takva ile iffet ile daha da önemlisi Allahın hükümleri ile alay ettiğinizin farkında mısınız acaba?
Diğer taraftan kiminiz kıçınızda ki dona kadar açın, göğüslerinizi tahrik ederek ortaya dökün sonra da “bende Müslüman’ım “deyin. Sorarsak da “benim imanım içimde sana ne” dersin. “ Bu Allah ile benim aramda sana ne” dersin. Dersin tabi demokrasi var.Aslında senin imanını bilmek zorunda olmadığımı bilmiyorsun. Kimsenin imanını kimse bilemez. İslam olmak Müslüman olmak zorunda da değilsiniz. Ancak Müslüman’ım diyorsanız yukarıdaki sözlerinin tekrar gözden geçirin.
Biz zahire bakarak hüküm veririz.
Özellikle şu okumak iddiası ile üniversite kapılarında iğrenç bir görüntü sergileyen türbanlı kızlara bir çift sözüm var.
Sizin bu şekilde okumanız Allahın emri değildir. Bu şekilde üniversite bitirmeniz memleketi düzeltmez. Siz sadece kendi şahsi ikbaliniz ve istikbaliniz için bu iğrenç oyuna alet oluyorsunuz. Ama eğer gerçekten imanlı birer hanım olarak evinizde sadece kendi çocuğunuzu eğitseniz İnanın bana yirmi seneden memleket düzelir. Yani okuduğunuz zaman emekli olmadan, yetiştirdiğiniz çocuklarla Allahın emirlerini daha çabuk uygularsınız. Hem de iffetinizi kaybetmeden. Güzelim duygularınızı dejenere etmeden. Sizde biliyorsunuz ki bu üniversitelerden mezun olmanın insanlığa hiçbir faydası yok. Kendi menfaatiniz içinde dini alet etmeyin. Ya açın başınızı öyle okula gidin gelin.
Ya da hiç okumayın. Bunu da sakın “ ıkra “ suresi ile karıştırmayın. İzin şahsınızda İslam şereflenmeyecek merak etmeyin. Ya sisteme uyun ya da tavrınızı doğru kuyun vesselam .
İslam dini garip geldi garip gidecek