27 Eylül 2008 Cumartesi

kadir gecesi


Hey dost!
Hayatın tüm kıvrımlarında bir iz kalır , her köşe başı bir anlam yüklüdür. Belki de bunların bir kısmı günahlar olacaktır. Ya birisinin terk edip gitmişliğinin geride bıraktığı silik ve acı hatırası, ya da terk edip bırakmak zorunda kaldığın birinin kulaklarında bıraktığı feryadı. Bir gün en sevdiğin bir insanı elinle mezara koyacaksın. Dilinden “ innalillah” dökülecek ama , yüreğinin bir köşesinde kaybetmenin acısı ipileyecek bir ömür boyu. Ama her şeye rağmen hayat devam edecektir. İşte devam eden hayatın her yılı içerisinde bir gece her şeye yeniden başlama, tertemiz bir sayfa açma şansı veriyor rabbim. Kandil gecesi . Dilerim senin içinde bu gece yeni ve ak bir sayfanın başlangıcı olacaktır.

26 Eylül 2008 Cuma

Ramazan bayramı insanların ve meleklerin hercümerç oldukları bir vahdet günüdür.


Hayatı ve hadiseleri, eşyayı ve mekanı tasarruf etmesi için insanı akıllı yaratan rabbim. Hayatı ve hadisleri eşyayı ve mekanı tasarruf hakkını kullanırken adil olması emredilen insan. Adem ile başlayan vahdet ruhu esasen fıtrata vaaz edilen önemli bir haslettir. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Hayat başladığı anda hadislerde başlamış demektir. Bütün mesele eşya ve mekan üzerindeki tasarruf haklarının emredilen şekilde paylaşımıdır. Aldığımız nefesten, günlük hayatımızda kullandığımız en basit bir eşya ya kadar insan için var edildiği hikmeti ile baktığımızda bu vahdet ruhunun fıtrata vaaz edilmesindeki hikmetin bir parçasını yakalamış olabiliriz. Paylaşmak vahdet duygularının en önemli göstergesidir. Bir cemaatin bir odayı paylaşması, bir kadın ile bir erkeğin bir yatağı paylaşması, bir ailenin sofrayı paylaşması, bir milletin vatan topraklarını paylaşması bir dostun acılarımızı paylaşması, bir düğünü kasaba halkının paylaşması, bir sigara tiryakisinin, içmeyenlerin hakkını paylaşması, adaletin icrasının paylaşılması…
İlahi bayramların, en önemli gerekçelerinden biride bana göre budur. Ramazan bayramı ve kurban bayramı. Yaşlıların tecrübesinin ve yalnızlıklarını paylaşıldığı, evdeki rızkın tüm insanlarla paylaşıldığı, içimizde bir miskal sevinç de kalsa onun çevre ile paylaşıldığı ilahi bayramlar. İzzet ve ikramların gönülleri hoş ettiği ilahi bayramlar. Diğer milli bayramlarda bizim değerimizdir. Ama ancak devletin ihtişamının göstergesi olarak yapılır. Paylaşma milli hislerin galeyana getirmesi içindir sadece Ama ramazan bayramının paylaşması daha evrenseldir. Tüm insanlık kucaklanır bu bayramda. Herkese dua edilir imanlar paylaşılır. Herkese ikramda bulunulur eşyalar paylaşılır. Herkese ziyarete gidilir mekan paylaşılır. Ağızların tatlı olunması için ikram edilen şekerdir. Ama bayram şeker için yapılmaz. Bu sebeple de Ramazan bayramına “şeker bayramı” demek. Böyle ilan etmek böyle kutlamak yanlıştır. Ramazan bayramını bir kesime mal etmek yanlıştır. Ramazan ayı girdiğinde tüm kainat yeşerir, maddi manevi rızkı ile kuşatılır. Bu bayrama “ şeker bayramı” diyerek küçümsemek milli ve manevi beraberliği daha önemlisi vahdet ruhuna ihanettir. Bu vahdet ruhu ki, iki sevgilinin buluşmasından kainatın Rabbine kavuşmasına kadar her şeyi ihata eder. Ve yaratıcının Habibine kavuştuğu bir “ an” dan ibarettir;
Öyle ki; Maddeden manaya, eşyadan mekana,
hayattan hadiselere kadar her şeyi kavrayıcı, kuşatıcı, kucaklayıcı, bir nefes. Tüm frekanslara ayarlı ,tüm alıcılara rabıtalı; Fizik ve metafizik ötesi evrenleri, psikoloji ve parapsikoloji alemleri kapsayan genişlikte.
” Ol” hükmüne “ Ma” eki , ekleninceye kadar hep tazelenen bir rahmet ve hikmet dalgası.
“ Habibim!”




24 Eylül 2008 Çarşamba

Medine Mücevheri Hazreti Aişe ( RA)ye ithaf


Nurdan, nura boyandın sen nurdan bir parçasın
O' iffetin kalesiydi, sen surdan bir parçasın
O' alemlere rahmetti, sen onun yari oldun,
O'Rabbine yar idi, sen yardan bir parçasın

16 Eylül 2008 Salı

zekeriya beyaz sen aşağılık bir adamsın


Zekeriya beyaz sen bilim adamı değil film adamısın
Kulaktan dolma bilgileri bir kitapta toplamak bilim adamı olmak değildir. Sen kelimenin tam anlamı ile şarlatasın. Tam laik kesimin kullanacağı tipte eğitilmiş bir şarlatan . Teke tek programın da gördük halini. Tarihçi Bardakçı seni madara etti. Kitap yazdığın o kazurat çukuruna yarın burnunu gömerler. Hiçbir şekilde ne kuranda ne hadislerde kaynağı olmayan giyim kuşam meselesini üstelik Nasuhi Bilmen in kitabından alırken de kendi pisliğini ekleyerek yazmışsın. İslam da kadının nasıl giyineceğini Kuran açıkça beyan ederken sen ve senin gibi şarlatanlar fitne tohu7mu ekerek zaten bilgisi zayıf olan insanlarımızın kafasını karıştırıyorsunuz
Sana kim dedi İslam da kadın kıyafetini yaz diye şerefsiz. Kimden para aldın dinsiz imansız. Seni prof yapanların niyetini anladık.Sen bırak bilim adamı olmayı insan bile değilsin Ebu cehil süprüntüsü. Aşağılık kompleksinden kurtulamamış akranlara çıkarak havlıyorsun. Ama suç senin gibi şerefsizin değil ekranlarını senin gibi şerefsize açan kanallarındır. Sen zaten işi bitirmişsin. Benim gittiğim üniversitede olsan ben o üniversiteye adım atmam. Kızıl komünist bir kişi ateist bir insan senden yüz kere daha şereflidir.

15 Eylül 2008 Pazartesi

Senin durumun ne biliyormusun Zekeriya beyaz


Kitabını okumadım. Okumamda. Tv programını biraz izledim.Orada gördüm ki Senin durumun ve temsil ettiğin şeytani yol;
Bu kadar fitne bu kadar ihanet bu kadar edepsizlik bu kadar hayasızlık bu kadar şerefsizlik ve bu kadar din kisvesine ( İlahiyatçılık) bürünüp imansızlık, herhalde tarihin hiçbir döneminde görülmemiştir.
Bu programda görülen en güzel manzara Zekeriya beyazın sistem tarafından unvan verilerek İslam alemine bela edilen bir olduğu ortaya çıktı.

6 Eylül 2008 Cumartesi

MSN adresim yenilendi
son.alperen56@hotmail.com

4 Eylül 2008 Perşembe

mutluluk formülü

MUTLULUK FORMÜLÜ
İNSANLARDAKİ BAZI EKSİKLİKLER BAŞKA GÜZEL HASLETLERİNİN ÖNE ÇIKMASINA SEBEP OLABİLİRO ZAMAN BİR KİŞİYİ NEDEN SEVİYORSAK , O TARAFI ONUN ÖNE ÇIKARTIĞI HASLETİDİR. EVLENDİKTEN SONRA GÖRECEĞİNİZ BAŞKA HATALARINI SİZ KAPATINO ZAMAN MUTLU OLURSUNUZ

Ermeni ve İngiliz dostu yazarlara duyurulur


Kitaplarında Ermeni soykırımdan bahsettiği için avrupadaki Ermeni lobilerinden oskar ödülü alan Cennet mekan Abdulhamid han düşmanı yazarlara duyurulur
BABANIN BAVULUNDAKİLERİ BIRAK
ASIL BU UNUTULUR MU? BUNU YAZ


Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kısmı da Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na Hapsedildi.
Kampın tam adı, 'Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen'in 48. Alayı'na bağlı Osmanlı Askerleri tTutuluyordu.

12 Haziran 1920'ye kadar. Iki yıl boyunca Her türlü işkence, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılamaya maruz kaldılar. İnsanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi…
Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların Yalan yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk Düşmanı haline gelmişlerdi.
Savaş bitmişti. Ancak, Kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri Teslim etmek, İngilizlerin işine gelmiyordu. Çünkü, olası yeni bir savaşta, bu askerlerin yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Çözüm Toplu katliamdı…Askerlerimiz, Mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla Dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak; Suya normalin çok üzerinde 'krizol' maddesi katılmıştı.Mehmetçik, Suya daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu. Ancak, İngiliz Askerleri, dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı. Mehmetçikler, bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler.Ancak, Bu kez İngilizler havaya (başlarının üzerine) ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için, çömelerek başlarını suya soktular. Ancak, başını Sudan kaldıran artık göremiyordu.Çünkü gözleri yanmıştı…
Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi Ve 15 000 (15 bin) askerimiz kör oldu. Bu vahşet, 25 Mayıs 1921 tarihinde TBMM.' de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler Bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin Krizol banyosuna sokularak, 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, Bunun faili olan İngiliz doktor, Garnizon Komutanı ve Askerlerin cezalandırılması için, TBMM' nin teşebbüse geçmesini istediler.
Ancak, yeni kurulan devletin bin türlü derdi vardı. Ağır sorunlarla uğraşan TBMM' de Bu hesap sorma işi Unutuldu gitti. Ama onlar Unutmuyorlar… Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna Sunuyorlar.
En üzücü olanı da Malum birilerinin, Bu karalama kampanyalarına çanak tutması…
ERMELİLER SOYKIRIM YAPILDI DİYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR. BİZİM TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK.!!!
(Unuttuk Maalesef…)
EĞER ŞEHİTLERİMİZE SAYGINIZ VARSA;
3 dakikanızı almaz Bu yazıyı arkadaşlarınıza göndermek